insan kendine ilmek ilmek ördüğü o yoldan niye vazgeçer?

kenarlarına çiçekler ektiği, engebeleri düzlediği o yoldan? 

gidilmeyen yollar, kumru'nun dediği gibi gerçekten çekilmek için mi vardır?

insan öyle boş bir yolu da kendi içinde ölene dek sevemez mi mesela?

onu hiçbir yere ulaştırmayacağını bildiği o yolun çiçeklerini sulayamaz mı? 

şimdilerde bu sanrılarla uyanıyorum her gece.

geçecek diyorum,

kendimi benden başka telkin edecek kimse yok,

insanın bu hayatta tutabileceği tek el, kendi elidir.

insanı bu hayatta uçurumdan itecek tek el, kendi elidir.

derin bir savaş bu,

başka bir cepheden gözlerimi hedef alıyorum.

kendi mezarımı derinlemesine kazıyorum.

fotoğrafımı iliştiriyorum yakama, 

ardından bir ağıt yakıyorum.

insan içinde bulunduğu bedene nasıl böyle yabancı kalabilir?

kendimi aldatıyorum, sonrası vicdan azapları.

bir bardak şarap koyuyorum, arkada hep aynı şarkı çalıyor.

kendime, sarhoş oldun diye bağırmak istiyorum,

ama kafam dünden güzel.

iyileşeceksin diyorum,

başka çarem yokmuş gibi.

her şey yoluna girecek diyorum.

her şey kendiliğinden,

sen böyle sayrılıklarla doluyken hem de düzelecek.

inan.