Duygular neden bu kadar acımasız, dik ve laftan zor anlayan bir yapı recin?


- Ne oldu efendimiz?


Kokusu.. O hanımefendinin bir zamanlar giydiği bir hırkam vardı. Onu şimdi giydim ve sanki.. onu..


- Özlediniz mi efendim?


Yo, hayır. Sadece anılarım depreşti. Birlikte olduğumuz zamanları özledim belki. Yine de farketmez çünkü artık istemiyorum.


- Öyleyse sorun nedir efendimiz?


Duygularım.


- Size düşman gibi mi?


Bana meydan okuyorlar. Sanki benim için neyin doğru olduğunu bilirmiş gibi. Sanırlar ama çoğunlukla yanılırlar. Bu yüzden de duygularım üzerinde tam hakimiyet kurmayı isterim çünkü..


- Siz onu yönetmezseniz o sizi yönetir değil mi efendim?


Öğreniyorsun recin. Şimdi kalkmış bana onu hatırlatıyor. Ona dair tüm anlamlarımı burnumdan kulağıma götürüyor. Zaaflarımı, istek ve hayallerimi aradım buldum, gömüldüğü yerden çıkarıp attım sonra onları yeniden yazdım. Bir yerlerde kırıntılar kalmış olmalı.


- Siz hep ne dersiniz efendim, "geçer bu da geçer."


"Gitmesini istiyorsan önce onu yaşa, üzerinden atlamamak yerine içinden geç."


Haklısın recin fakat sorun bu değil. Ben onları zaten yaşayıp içinden geçtim.


- Sonra ne buldunuz?


Kendimi.


- Öyleyse şimdi sorun ne efendimiz?


Yarayı kaşımak bu.


- İyileşmek varken insan yarasını neden kaşır ki?


Çünkü yara ona yarayı açanı hatırlatır..


- Siz de yaranızı kaşımak istemiyorsunuz ama eliniz gidiyor öyle mi?


Öyle görünüyor .


Duygularım.. Bana meydan okuyor. Sorun değil. Önünde sonunda kazanırım .Bir şeyle övüneceksek bu ne olmalı recin?


- Günün sonunda benliğimizin derinliklerinde olup biten her şeyden haberdar olmamız ve onlar üzerinde tam hakimiyet kurabilmeyi öğrenmemiz olmalı efendimiz.


Bunun ön koşulu neydi recin?


- Kendine karşı dürüst olmak ve ne istediğinden emin olup ardında durmak.


Aynen öyle. Şimdi gidip kendim için bir çay içeceğim