Sessizliğe hüküm giymiş bir gece

Oturduk ayın altında.

Bırak beni dedi, elimi bırak.

Ağzını birkaç dikişle dikmişler

Ama gözleri hâlâ konuşuyor benimle

Anlıyorum da...

Bırak beni dedi, elimi bırak.

Ben dertle yanıyorum içimde

Mecalim kalmadı dedi kuyudan şu taşıyan gözleri, kalmadı.

Oturduğumuz yerden doğruldu

İnce dalları andıran parmakları, son kez

Elimi okşayarak yavaşça çekildi rıhtıma.

Ama anlamalıydım saksağanın ötüşünden gideceğini

Anlamalıydım kederli olduğunu

o kuruyan dal parçası parmaklarından

Ki yaprağını dökmüştü elime

Bir sızı, kâğıt kesiği gibi kesti yüzümü.

Rüzgâr esmiyor artık tenime

Sessizliğin müebbet yediği bir gece

Oturdum ayın altında.

Gözlerini mühürlemişler şimdi de

Demiri dövdükleri ateşle

Artık anlayamıyorum onu

Beni de körelttiler

Şimdi o güneş doğmaz bir yerde

Belki bir meşe veyahut bir salkım ağacının altında yas tutuyor bize

Birbirimizden uzak yaslandığımız

Bir yas hürmetine nefes alışımız.

Şimdi o yaranın aynısı içimde

O alevin harında yanıyoruz ikimiz de

Bırakma dedim kendime, bırakma.

Yara kanar, kanar ve tekrar kanar

Soyarsın yine kanar.

Ama soydukça kabuk da bağlar.

Yara usanmaz.

İz bırakır.