Yazdıkça dağılmaktan korktum bugüne kadar hep. Yazıyorum son zamanlarda. Yazmak beni ikiye ayırıyor. Ayrılan bir parçam rahatlamış ve neşeli haddinden fazla fakat diğer yanım kanımca çok da mesnetsiz olmayan bir korkuyla kaplı. Alabildiğine pesimist. Haklı bir yandan da yazdıkça dağılıyor, deşiyorum acılarımı. Tek tek dehlizlerine giriyorum, kimi zaman aylarca çık(a)mamak üzere.


Yanıyor canım uzun zamandır. Hiç bu kadar uzun sürmemişti basit hayatımın nahoş sancıları. İznim olmadan çekip çıkarıyor beni insanların arasından. Hoş, insanlara da tahammül edemiyorum son zamanlarda. Bazen bir metro durağı bazen bir bankamatik kuyruğu... Öyle alelade bir yer düşünün işte. Ruhum ayrılıyor bedenimden. Neredeyim diye anlamaya çalışıyorum. Akabinde kafamda birbirinden bağımsız düşünceler silsilesi. Sonuca bağlanmıyor hiçbiri. Nasıl inatçılar.


Velhasıl düşünmek yorucu bir hal alıyor, mola vermek istiyorum. Başka bir düşünce kolumdan tutuyor. Geçin dalganızı, sarsak bir kuklayım elinizde. Tutmuşsunuz iplerimi sıkıca, ben savruluyorum akışında. Dürtüyor yanımda oturan şık giyimli amca, geldik diyor. Geçiyorum insanların arasından. Bu sefer Didem Madak konuşuyor içimden. Ben yürümüyorum Füsun, diyor, cadde yürüyor.