Her şey ve herkes diyenler,

Tarafından esir alındımsa,

Karmakarışık,

Hissiz duvarlar içinde

Bekliyorumdur.


Hâlâ bambaşka ilaçlar tanıyorsam,

Bambaşkalarının aynı noktası yalandır.

Hepsi beynimi bulandırınca,

"Bana iyi bak," dedim.

"Sen nereye gidiyorsun?" dedi.

"Hiçbir yere gidiyorum."

Canevimden uzak, hiçbir yere geldim.


"Peki ya hiç nerede?

Hiçsiz bir yer yoktu hani?"

"Bana kalsın, yolu uzunların cefası."

Kimse oldum sürüne sürüne.

Ben vurgunum, bakıp görebilenlere,

Görüp sevebilenlere.

"Her ne olursa olsun, sevmem," dedim.

"Görür gönlüm, sevmez," dedim.


Ne gönlüm ne ben söz dinlemeyince,

Eller tuttu yüreğimi,

Yaktı tüm benliğimi.

Hayır, istemem gülün güzeline boyun eğeni.

İstemem kendini bulamayanların diğer insanlara nefretini.

O yüce kadim sevgiden başkasıyla yetinmem.

Madem yol vardır, elbet yürünecek midir?

Bilakis yürünsün diyeyse tüm yollar,

Yolsuzların tembelliği de bundansa,

Susamış ruhların seveni yine kendileridir.


Şu âlem-i cihana çevrilen kafalar,

Niçin kesilmeye mahkûmdur?

Şu âlem-i cihan faniyse,

Fani olana biat etmenin ilelebet bir cezası da mümkünse,

Buna binaendir kalbi sönenin kafasının lüzumsuzluğu.


Bedduadır sana bütün kelamlar,

Sahtedir tüm hakikatler.

Kavrulan bir can misali,

Çektiğin tüm o acılar.


26.05.24

Nazlıcan Güngör