O kadar sıkışmış hissediyorum ki, sanki çıkışı olmayan bir labirentte kaybolmuş gibiyim. İçimi kime döksem, sanki ben konuşurken kafasında başka düşünceler geçiyormuş gibi hissediyorum. Gülten Akın'ın dediği gibi, gerçekten kimselerin vakti yok ince şeyleri anlamaya. Herkes o kadar kendi ile meşgul ki, başka birinin derdini dinlemeye tehammülü dahi kalmamış kimsenin. İşte o yüzden tek çare bunu meslek olarak icra eden birinden destek almak olacaktı, o yüzden bugün yıllardır ertelediğim bir şeyi yaptım ve psikologtan randevu aldım. Şimdi kafamda binlerce soru işareti var. Nereden başlayacağım anlatmaya? Anlatınca rahatlayacak mıyım, yoksa içsel bir savaşın başlangıcı mı olacak. Merak ettiğim ve iyi gelmesini umut ettiğim bir sürece girmiş bulunuyorum. İçimi gerçek anlamda dökmek bile belki de işe yarayacaktır. Ne acı değil mi, sadece para karşılığı bu işi yapan biri size vakit ayırıyor. Eskiden dostlarımız olurdu, içimizi dökebilirdik ötesini berisini düşünmeden. Şimdi herkes o kadar yoğun ki, dostluğa bile ayıracak vakit kalmamış. Sahi o kadar yoğun muyuz, yoksa bu keşmekeşin içinde boğuluyor muyuz topyekün? Boğulurken su yüzüne çıkmak için birbirini ezen bir topluluk gibi canlanıyor toplumumuz gözümde. Herkes kendi çıkarının peşinde, hiç kimse hiç kimsenin umrunda değil. Acı ama sanırım kabullenmemiz gereken bir gerçek bu. Yalnızız hep yalnızdık, ve bazılarımız da tutunamayanlarız. İşte bu yalnızlığın daha da acı bir boyutu, kimsesizlik hissi. Bu çukurdan kendi gücümle çıkamaz hale geldiğim için destek arayışına girdim, umarım elimden tutan olur ve o gün yüzünü biraz da ben görebilirim.