Eşim vefat edince kendimi boşluktaymışım gibi hissettim. Sanki hiçbir yere ait değilmişim gibi. İlk zamanlar ne yapacağımı bilemedim ve 10 kiloya yakın kilo verdim. Önceden yemekleri hep eşim yapardı, çok da güzel yapardı. Artık yemekleri ben yapıyordum ama eşimin yaptıklarının tadını vermiyordu. Yaptığım yemekleri en az 3 gün yiyordum çünkü iştahım hiç yoktu ve her zaman aklımda eşim vardı. Uzun süre bu döngü böyle devam etti ve en sonunda kendime bir uğraş bulmaya çalıştım. Hayatım boyunca hiçbir şeye ilgi duymadım. İlgi duyduğum tek şey vardı, o da eşimdi. O benim dünyamdı, o yüzden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadım. Evimizdeki bahçeye fidanlar diktim ama sanki onlar da eşim olmadığı için büyümedi ve çürüdü. Anladım ki bu evin onsuz hiçbir anlamı yoktu. İnsanın diğer yarısı gidince anlıyormuş yalnızlığın ne olduğunu. Evin her bir köşesinde onun anısı ve izi vardı, nereye baksam onu görüyordum sanki. En sonunda evi satıp başka bir şehre yerleşmeye karar verdim. Çok uzakta bir şehre yerleştim, yaklaşık 5 yıl kadar orada kaldım, zamanla daha da yaşlanmaya ve bakıma ihtiyaç duymaya başladım ve bu yüzden de bakımevine yerleşmeye karar verdim. Yaklaşık 5 yıl orada kaldıktan sonra sonumun geldiğini ve eşime kavuşma zamanımın geldiğini anladım. İçimde sadece mutluluk vardı çünkü yeniden bir aile olacaktık. Son günlerimi sadece eşimin fotoğrafına bakarak geçiriyordum ve sonunda ona kavuşmak için gözlerimi kapattım.
Yarım Kalmış Bir Adam
Yayınlandı