Hep bir yarına bırakmışlığım var

Hep bir yarın, 

Yarınları dün ettiğimde anladım gelmediğini yarınların


Sonra diye yeni bir ay, yeni bir haftanın günü icat ettim

Önceliğim, sonraya ötelemek oldu

Takvimlere kazıdım sonraları

Yıllar geçti

Vakti hiç gelmedi sonraların


Ertesi zamanlar

Erişilmesi mümkündü ben orada olmadığımda

Beklemediğim bir ölümdü sadece

Belki o da bugündü 

Bir sonu olmalıydı bu yarınlara bırakmanın


Başka bir dakika ve saati bekledim durdum

Kolumdaki saatin aklı karıştı 

Hüzün içinde türküsü çalıp durdu tik takların.


Hep bir yarın

Hep bir yarına bırakmışlığım var

Yarın kumbarasında geçersizmiş artırdığım zamanlar

Bir cam kavanozun parçalanması gibi dağıldı bütün anlar


Sonradan sonra başka bir sonra var mı diye

sonralıydı bütün planlarım

Takvimlerin bütün aylarının ve günlerinin adını sonra yaptım

Bir milat oldu sonralık

Sonradan çok daha önceydi bu lafazanlığım


Ertesinde bir boşluk belirdi

Bu boşluk adıydı ölsem bile umursamamanın

Bütün her şeye geç kalınırdı belki ama

Kaçınılmaz bir hamle olarak hesaplanıyordu 

Azrail ile oynanan satrançta şah ve mat olunması


Başka bir ben olsaydım ya da ben bir başka olmasaydım

Kolumdaki saati nabzıma eşitlerdim

O zaman bir anlamı olurdu kalbin atışının


Bugün, şimdi, şu anda gibi kelimeler benim lügatimde üstü karalanmış vaziyettedir 

Yarınlar, yarına kalanlar, yarına bırakılanlar ve yarınları yara olanlar, karalar bağlamış eziyettedir.