Düşünüyorum da insanlar neye dayanarak yaşıyorlar,
Yaşamak, yaşanmamışlıkların birikintisiyle yaşayamıyorum.
Sadece prosedür gereği yaşıyorum,
Yaşanması gerekmeyenleri tek tek öğrenerek
Biraz biraz da resmi yasaların uygulanması gibi.
Sayın Tanrı'nın isteği, kaderinin isteği, dedim ya zoraki bir yaşam.
Yaşanmamış, yaşanmışlıkların şuuruyla kendini bir anda kaygılarının telaşında bulmak. Korkunç,
kendini çıplak, acemi, gülünç, nedeni ve sonucu olmayan yeryüzünün, yüzsüzlüğünde bulmak.
Bu büyük yalnızlık döneminde, pek çok şeye inanmamayı dilerdim, en çok yaşamaktayken henüz.
En çok da yorulduğum sahneleri orada biriktirdim.
İstemsizce gelişmişti her şey uzaktan bir el değmişti, içten içe paramparça eden bir el.
Kaderin bir oyunu olsa gerek,
ki kader sever böyle oyunları bizim üzerimizden
ne de olsa,
Umarım Sayın Tanrı gülmüyordur bu halime,
Hiçbir şey bir anlamda ifade etmiyor, her şey öyle uzaktan, öyle sessiz geliyor ki artık,
Yaşamaya dair bir belirti yok, artık yaşamdan ayrılarak sahneyi Sayın Tanrı'ya bırakıyorum.