Alışkanlık hâline gelmiş başarısızlık; hayatı boyunca hiç çabalamayan, belli bir statüye gelememiş, bir ilişki bile kurmayı beceremeyen bir insan doğurur. O kadar alışmıştır ki bu insan kaybetmeye, konfor alanından çıkacak rahatlığını kaybedecek diye ödü kopar. İçten içe ölümü düşünür bu insan. Belki de ondandır bu hayat felsefesi, bu denli çabasızlık aşkına düşmesi. Peki ne yapmalıdır bu acınası insan? Nasıl çıkabilir bu boğulduğu okyanustan? Nasıl keser ayağından onu çeken yosunları? Tek yol rahatını bozması olmalıdır. O zaman huzursuzluğa kapılır bu insan. Sağa sola saldırır, bir yardım eli arar. Aradığı yardım elini bulamayınca çılgına döner ve geri döner eski hayatına, eski umursamazlığına. İşte kilit nokta tam da burasıdır. Çılgına döndüğü an kendine bir tokat atmalı, doğru adımlarla yoluna devam etmelidir. Yatağından çıkmalı, çabalayacağı iş için yola koyulmalıdır. Ancak bu şekilde huzura, statüye, başarıya ulaşabilir. Acınası insan modelinden sıyrılıverir o zaman. Güçsüz, ayakları üstünde duramayan, tek arzusu ölüm olan acınası insan modelini geride bırakır.