gözlerimi ağırlaştıran ve yaşlarımı kurutan kader

akşamüstü ya da herhangi bir zamanda

seni yenmeme izin ver

teyakkuz edip darp ediyorum gökyüzünü

üstümüze sicim gibi lanet, lanet yağıyor!

soluklarımız morarıyor

söylesene,

yaşamak bizim lanetimiz olabilir mi?


şu aklımdan geçenler,

bir gün akıl sağlığımı kaybettirecek.

sen beni duyma;

ben geceyi beklerken,

nabzıma vahiyler iner.

kaybettiklerimi kazanmaya çalıştıkça,

sıfırı tüketirim ve kendimi harcarım.

yaşamak bizim lanetimiz olabilir mi?


lanetine niye bu kadar bağlısın?

yanında acından başka bir şey olmadığı için,

acına bağımlısın.

senin acın bu cehennem bahçesinde yoldaşın olmuş

peygamberlerine ucu açık mektuplarını,

gönlünde saklamaktan yorulmuşsun.

yaşamak, bizim lanetimiz!


bir bir deviriyorum kendi yarattığım putları

parçalandıkça sus payı bırakıyorum

acımdan başka kaybedecek hiçbir şeyim yok

moraran gökyüzümde dağılan bulutlar gibi

sahneden yuhalanarak indiriliyorum

bu karmaşa

bu kaos

öfkeyle kandillerimi yakıyor

fakat ben apartman boşluğunda uzanırken

kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kumarbaz kadar

ağzım yırtılırcasına gülüyorum

ama

bu gülmek ağlamayı doğuracak birazdan

fakat sen bunu bilme

çünkü

yaşam bizim lanetimiz


şiirlerim

serden sır vermez

denizi dalgalandırmaz

bir ağacı kusturmazsa

infilak ederek imha olur kıyametinin bir önceki gününde


şimdi tek bir sorum var aslında


yanılgı mıyım, yanılsama mı?

ben utanç verici ve hatırlanmak istenmeyen bir yenilgiyim.


unutsam, utanarak yeniden doğsam

pınarlar kurutabilirim ardımdan