Tanrı ışığını yaktı odanın, çıkartıyor makyajını

Başımın üstüne doğuyor, dağılmış pamuk parçaları

İlk sigara içildi, sıkıntılar bulvarı kepenkleri kaldırdı

Unutmuş gibiyim yazmayı

Fakat hatırlamaya başladım yaşamayı

Acaba yazmak yaşamamak mı? 

Yoksa yaşanmamış bir hayattan intikam almak mı? 

Alnımız kokoreç yılların façasıyla

Paramız ve ince mi telimiz yokken düşmüştük yollara

Avucumuzu kaşıyan şarkılar saçılacak demiştik sokaklara

Her şey kendi içinde anlamlı işte lan, dedi kağıt toplayan çocuk

Ne çocuğu oğlum, 

Biz azgın domuzlarıyız, Tanrı'nın. 

Peşimizde müktedir bela ve peşin sela, 

Peşimizde devlet baba ve primitif yasa, 

Kanunlarına tükürün bütün azizlerin, 

İnsan doğasına aykırı oğlum senin düzenin. 

Hata edersin, uğraşma,

Kolektivizmin atardamarıdır, anarşizm.


Ne dersin? 

Hani kerpiçten dökme evin, 

Yazman, beren

Kızıl kokusu burnunda rakszedeyken

Katır izi patikaları özel güvenlik bölgesi ilan eden valiliğin

Gıyabına, 

saat altıda, 

çatışma raporlarıyla düzenlenen iddianamenin, 

Soyuna sopuna,

halkınla, 

Dicle ve Fırat'ın öpüştüğü topraklarda,  

Bir elin iki parmağında Mezopotamya ateşi püskürtmesek mi? 

Bir telsiz selamıyla tomanın diferansiyel hareketine Bektaşi şiirleri söylemesek mi? 


Ne dersin? 

Hani çarpık kentleşmiş azınlıkların ideolojik kaldırımlarında

Pankartın, masken, 

Gökkuşağı tonlarında bestelenen sloganlar sokaklarda darbedilirken

Simetrik caddeleri kuşatan asimetrik ve politik normlarıyla kolluk kuvvetlerinin

Küfrüne, 

Copuna,

Biber gazına, 

Hükümsüz gözaltılarında, 

Yaşarmış göz altlarıyla, 

Çıplak yumruklarımızla başkaldırmasak mı? 


Hayır, bırak şu vatan, millet mavralarını. 

Yer gökten, gök yerden. 

Her şey bir, her şey biziz.

Kiminin boynu kırık, kiminin cepleri dolu

Kimi çürütmüş aynı yerde kalçayı, kolu

Kiminin sabrına toprak atmış bu peygamber yolu

Ve yine aynı sağduyu ve azgınlıkla, 

Yaşayan yerlerinden tutmaya çalıştığımız hayatımız, 

Diş kıran, dikiş tutmayan ama hatırı sayılır,

Kaskatı bir somon veya atonal bir güftedir, 

Peşkeş çekilen sabahlarımıza. 

Ve tüm kavgamız budur aslında. 


Bir hatayı ikinci defa yapmayacakmış gibi akıllı, 

İlk kez yaşıyormuş gibi acemi yani, 

Yaşamak dedikleri.