Uzun yoldan geldim, rahme düşmem zaman aldı
Bu bulutların belirginliğini,
Dağların arkasını
Güneşin gökyüzüne saldığı mor rengi görmeden de biliyordum
Yaşadım, tattım, gördüm. Rahme düşmeden önce. Düşmedim de. Tutundum
Hiç ile his arasında kilometrelerce tavaf ettim
Dalgalandığı anda ben duruldum.
Durulduğum anda yağdırıldım
Evet bir bulut gibi
Ben var olmayı şeffafken,
Dağılırken,
dağılır gibi,
en dağınığından
Dağıldım
En dağınığından
Bir ses olmak isterken sürekli bir ses duymak gibi. Nereden geldiğini bilmeden. Mecbur kaldım
En tepeden
Bulut gibi
En aşağıdan yol gibi
Sen gibi ateş gibi
Su gibi
ben gibi,
Söndük, biz gibi. Toprak gibi
Aştım da geldim, çoğu da zaman kaçtım. Bi o kadar koştum da geldim. Uzun yoldan geldim evet farkındayım
Bu bulutların belirginliğini,
Dağların arkasını
Güneşin gökyüzüne saldığı kırmızı rengi zaten biliyordum. Tekrar görmeye geldim.
Yaşadım, tattım. Beğendim, sevmedim
Ben her şeyi biliyorum. BEN HER ŞEYİ ZATEN BİLİYORUM.
Ovaydı her yer
Gökyüzünün ovalliğini gördüm
Denize olan hasretimden kapalı havza etrafında yaşadım. Söylüyorum.
Söyledim anlıyorum.
Beyaz toprağı da, kırmızı toprağı da öpüpte geldim.
Bu bulutların belirginliğini,
Dağların arkasını
Güneşin gökyüzüne saldığı pembe rengi biliyordum.
Kafam doğuya yatardı. İlk ben görürdüm güneşi.
Öyle boştu ki toprak, gözlükle bile en uzagı göremezdim.
Çoğu zaman sinekliği yırtıp atlamak isterdim hava boşluğuna
Büyük bir ses gelirdi havalandırmadan
Eskişehir'e yürüyerek gitmeyi düşünürdüm.
Bazen bir yalan yuzyıllarca yaşardı benimle.
3 saat telefonda konuşurdum durmadan.
Tam 6 tane arkadaşım vardı
Her gün 9 kat inip çıktığımda oldu.
Tad almadığım da oldu çok kötü tadların beni bırakmadığı da
Hiç durmadan gitmenin hiçbir yere varmadıgını da biliyorum durmadığın sürece
Sonra bir ses yükselttim bu boşluğa,
Sadece benim duydugum.
Ne kadar bağırırsan bağır seni duymayacaklarını da,
Ne kadar susarsan sus seni anlayacaklarını da
Biliyorum. Rahatsız edici neşem gibi rahatsız edici varlığımda seni daha ne kadar taşıyacağımı.
Kendi iradem dışı yaşadığımı,
Her seçtiğime evrenin beni zaten hazırladığını..
Uzun yoldan geldiğimi ve rahme düşmemin zaman aldığını
Var olmak bu kadar meşakatli olmamalıydı.
Bu bulutların belirginliğini,
Dağların arkasını
Güneşin gökyüzüne saldığı mor rengi görmeden de biliyordum
Seni zaten seveceğimi de daha orada öğrendim.
Hiç durmadan gitmenin hiçbir yere varmadıgını bildiğim gibi
Seni zihnimin koltugundan kaldırıp uğurlamanında piri olacağımı ne yazık ki biliyorum.
Rahme düşmem zaman aldı. Meşaketli bir yoldu.
Ama acele etmedim.
Bir buzağı gibi doğduğum anda yürümeyi isterdim.
Kedi kadar hızlı büyümek
9 ayımı aldı bütünüyle oluşmak,
Ve şimdi olgunlaşmak için yıllarımı, bildiklerimi anlatmak için de sayfalar döküyorum.
Çay döker gibi bardağa.
Hala şaraptan hoşlanmıyorum.
Yaşadım, tattım. Beğendim, sevmedim. Gideceğim günü bekliyorum.
Gittiğimde ben zaten biliyordum diyebilmek, seni hakkıyla sevdiğimi tekrarıyla defalarca izleyebilmek için :)