—Yapabilirim.

—Neyi?

—Yaşayabilirim.

—Yaşamak!

—Yapabilirim diyorum, öğrenebilirim.

—Kaçırdın!

-İnanıyorum yetişebilirim. Kabul ediyorum kendimi, hiçliği.

—Hahhhhh!

—Bana acı ve öfke veriyorsun.

—Ben.

—Evet, yanımda olabilirsin, beni destekleyebilirsin ya da hiçbirini yapma, sadece sessizce dur!

—Sessizlik... Bende karşılığı olmayan bir kelime.

—Neden böylesin?

—Nasıl?

—Keşke...

—Arpa boyu! hah işte bu kadar!

—... 

—Öfke mi ? hayal kırıklığı, umutsuzluk, ah vah keşke hangisi haydi söyle lugatından bi kelime

—Hayat ve sen...

—Estarabim. İşte böyle neşelendir beni, devam et.

—Konuşmama izin ver.

—Hiç susmadın ki.

—Kim?

—Biz!

—Biz? Nasıl?

—...

—Unut bunları, bırak, geçsin zaman, ölüm her nefeste daha yakınında. Koşma, hepsi nasip değil mi, aksın zaman. Tüm ağıtlar farklı sonuçların aynı sesi...

—Anlıyorum ama istiyorum yanımda akıp geçen zamana karışmak, beklemek değilmiş yaşamak. Neden öğretmediler bana, neden uyarmadın beni; mutluluk ulaşılacak bir yer, varılacak bir durak değilmiş. Neden uyarmadın? Hiç susmadın ama anlamlı kelimelerde etmedin bana. Bel-ki...

—KES.

—...

-Ne haddine! KEs

—...

—...

—Anlıyorum neden kızdığını. Biliyorum öfkenin sebebini. Ne haddime bunları düşünmek? Üzen de bu ya! Yokken somut bir acım, bu kederim niye? Dünya yanarken benim bu histerikliğim niye? Şükrediyorum her şeyime ama neden karışamıyorum akıp giden zamana, bu kadar şükrü olan bir insan yaşamalı...

—Yeterli bu kadar! Dedim sana, ne haddine!

—Korkuyorum.

—Neyden?

—Biliyorsun.

-Biliyorum, hadi yeter bu kadar konuşmak.

—Lütfen...

—...

—Yoruldum...

—Sıkıldım bunları duymaktan.

—...

—...

—Bekliyorum.

—Neyi?

—Ölmeyi bekliyorum… Yaşamayı umarak.

—Hepimizin beklediği ama göz ardı ettiği değil mi bu? Ölüm, mutlak son. Acılarımız sonsuz ruhlarımızın, sonlu bedenlerdeki hapsinden değil mi? Uyuşmaya devam, bırak bu kadar düşünmeyi. Akıp gidiyor zaman öğretilenleri istiyorsun sadece, mutsuzluğun bu, çık bu şemalardan, daha derinlere in. Bırak bu saçma kelimeleri bir araya getirip anlamlı cümleler üretme isteğini... Sen, sen, sen... Bırak, geçsin zaman... Kartların karışık, düzelmez bu deste, toparlamaya çalışma, artık olduğu gibi kabul et. Nefesini tutup yaşamını uzatma isteği kadar saçma bu yaptıkların. 

—Anlayamıyorum söylediklerini.

—Biliyorum anlayamayacağını, cehalet iliklerine işlemiş durumda.

—...

—Biliyor musun, ben de bekliyorum.

—Neyi?

—Büyümeni!