Yaşamak düşündürücü değil mi? bilmediğimiz bir son ve sonsuzluğun arasında sıkışmış insanlığın bu hakikati arayışı neden?

neden yaşamak bu kadar ağır gelir insana , düşünmenin delirticiliğinden sakındığımız için midir ? bu sorgulama ya bu sorgulama içimizde ki adil mahkemeler tarafından değil de bizi bir uçuruma sürüklemek isteyen perdeli duyguların bir oyunu olmasın. bu oyunları bilmemize rağmen kendimizi kandırıp yalanlar ve hüzünler ile bu oyuna daha ne kadar katlanabiliriz ki? düşünmek bu kadar ağırsa ve biz bu döngüyü her seferinde aynı sonla kapatacaksak yaşamanın ne gibi bir anlamı olabilir ki, zihnimizde dönen o fırtınaları ne susturabilir ki...


sahi yaşamak demişken bunu bu kadar genel geçer şeylerin ardına saklamışken geçmeyen yaralarımıza nasıl bir merhem üretecek bilim adamları

hangi isyanı bastırabilecek zaptiyeler, hangi yangından koruyacak bizleri, kendimizi kandırdığımız bu dünyaya yaşamak diyoruz sahi bu yaşamak mı?



yürümek, düşünmek, sigaradan bir fırt çekip adımlarımızı soğuktan donmamıza rağmen ağır ağır attıran bu düzen daha bizi ne kadar bu vebayla yaşatacak? yaşamın anlamını arayan bir adamın yolundan sevda döndürebilir ancak o da başka bir yazının konusu...