Yaşamak… 

Yaş almaktan mı gelir dilimize? Yaş alırken ömürden, ardı sıra da vermek değil midir birçok şeyi zamana? 

Ya da "yaş" tutmaktır belki de ruhunu. Kuruyarak toprağa karışmak yerine boy vermektir varlığın anlamına.  


Yaşamak... 

Sürgün edildiğin yerden daha yücesine çıkmanın adıdır. Uğruna savaşmanın, sabretmenin, hissetmenin, görmenin ve sevmenin adıdır, hem de çok sevmenin, yalnızca sevmenin... 


Yaşamak... 

Yaşadığını sanan ölüler arasında öldükçe dirilmenin adı olmaktır. Hiçliğe giderken en olmaktır. 

Asla giden yolda öze varabilmektir yaşamak. Unutmak ve yaşamak, sonra tekrar unutmak ve sonunda dirilmektir makamların ötesinde.  


Yaşamak... 

Peki ne için, kim için, hangi amaç için? Yaşamayı yaşam kılacak, onu canlandıracak, hayat verecek ne için? Onu üstün kılacak, değer katacak, ulviyet kazandıracak şey ne?  

Yok olmak için yaşanmaz yaşam. Hayvanlardır onun mümessili. Bu yüzden muhataptır insan. Bu yüzdendir seçilmişliği, kıymet verilişi. Ve yaşayarak çıkar meleklerin üstüne ve yaşayarak düşer hayvanların aşağısına.. 


Yaşamak...  

Sığmayacak kelimelere. Dönüşemeyecek kafiyelere. Yazılan yazılacak, çizilen çizilecek ama hep eksik kalacak. Çünkü yaşamak yazılmak için verilmedi ki varlığa. Yaşamak ve yaşatmak içindi ona bahşedilen. Yaşamak ve yükselmek, yükselmek ve yaşadığını hissetmek için.