Ufku yırtıyor yeryüzünün karın ağrısı, güneşe balçık yetmiyor. Sokakların bağrında taptaze daha acı yakarışların yankısı, kaldırımları içi çürümüş bir kalabalık adımlıyor. Ölüm şurada yahut biraz ötede dursun. Yaşamak diyor, ölümün zıttı.


Denk gelmişiz yazdan kalma bir akşama, balkondaki usul usul solan sardunyaya. Giden ömür diyor, gelen ölüm diyor. Yaşamak ne demek kimse bilmiyor.


Soğuk vurmuş, is bürümüş hayatları gördüm. Ölüm uğramış kapıları yokladım. Yaşamak arzusuna bunca yıl hiç rastlamadım.


Tütün kokan eller, kabahatli koca koca adamlar, saçı süpürge olmuş kadınlar, şen kahkahasını bir elma şekerine satmış çocuklar gördüm. Yarının umuduna koşana hiç rastlamadım. Yaşamak ne demek kimse bilmiyor.


Kalından daha kalın kitaplar, noktası virgülü olmayan satırlar, yokladım. Kurulmuş hiçbir cümlede ölümden başkasına rastlamadım. Yaşamak diyorlar, yaşamak bir ölüme koşar adım gitmek mi? Hiçbiri bilmiyor, kimse yaşamak ne demek bilmiyor.