Hani o derdi tasa koyup kaynattığımız
Karanlığın içinde çingene tefleri çaldığımız
Kederi mum ışığında sallaya sallaya uyuttuğumuz
En sonunda telli duvaklı gelin edip gurbete yolladığımız gençliğimiz
Nerede?
Bir beyaz mendil salladık eli gözünde yüreği ağzında analar gibi ardından
Belini kıvırdığımız eteklerimiz artık çamurdan
Ayakkabılarımızın altı yırtık..
Bak!
Yaşamaktan bir fazlası geçti yaşımızdan.
Sırtımızdan terler boşanıyor topuğumuzun çatlağına, sızım sızım sızlatıyor
Acısı ciğerinde yankılanıyor artık en ufak ağrının
Ağzımız sıcak süt yarası bazı bazı, çocukluktan kalma
Gel gelelim bizi bu büyüdüğümüzü reddedişler tüketti..
İçimizde ana kucağına sokulup büyümedim diye bağıran bir çocuk
Gözümüzde yollar yorgunluğu, der gibi "daha ne kadar gideceğiz?"
Nereye varır ki kilometrelerin sonu, adımlar ifadesini verir mi? Sanmam.
Bize deli yürek bağırmalardan pay çıkmaz elimize kalan ancak susmaların kulak çınlatan sancısı
Ah benim en güzelim gayrı duysan ne yazar açık denizlerde çığlığımı
Geçti, bitti, sondu seferi
Yaşa sen elbet yenilmek bilmez ordular gibi
Yaşa sen çiçeği burnunda yeni yetme aşıklar gibi
Yaşa ömrünü hediye bilip paketinden hiç çıkarmamış gibi
Yaşa!