Vitek karanlık bir dünyaya doğmuştu. Kaç yıl geçirdiğini bilmediği ışıktan yoksun odasında birkaç eşyası dışında hiçbir şeyi yoktu. Vaktinin çoğunda uyur, sınırlı alanında küçük gezintiler yapar ve acıktığında duvara bağlı bir düzenek sayesinde elde ettiği farklı tatlardaki sıvı yahut yiyeceklerle beslenirdi. Bu sistemi ilk kez ne zaman keşfettiğini bilmezdi. Yalnızca içinden bir ses ona beslenmek zorunda olduğunu söylerdi. Geçmişte merakından mıdır nedir kendi etini dişlediği ve vücudunu parçaladığı zamanlar da olmuştu fakat ertesi gün uyandığında sanki bunların hiçbiri yaşanmamış gibi hisseder, eskisi gibi sapasağlam olurdu. İşte bu yüzden onu izleyen ve iyileştiren başka kimselerin de var olduğuna kesin gözüyle bakıyordu. Ancak ne zaman iletişim kurmaya çalışsa karşısında müthiş bir sessizlik oluşur, uzun süren denemeleri sonucunda karşılık alamamış hâlde içine kapanırdı. Bir keresinde kendini aç bırakmayı denemişti odanın dışındakiler ölmeye çalıştığını görsün diye. Tek isteği bir başkasıyla karşı karşıya gelmekti. Farklı bir ses duymak, diğerlerinin var olduğuna olan inancını kanıtlamak istiyordu kendisine. Fakat bu da sonuç vermedi. Şiddetli açlığı sonrasında uykuya yenik düşmüş ve fena hâldeki yorgunluğuyla gözlerini yeniden açtığı vakit müthiş bir arzunun pençesinde yemek veren duvara koşmuştu. Karnını tıka basa doldurduktan sonra da kendini yok etmenin öyle kolay olamayacağını anlamıştı. Ne yaparsa yapsın içinde bulunduğu vaziyete karşı gelemiyordu. Hiçbir şeyi göremez durumdaki gözleri boş bir odanın içinde yapayalnızdı. Neden nefes aldığını bilmiyordu. Nasıl var olduğunu, buraya neden geldiğini ve öncesinde yanında başkaları da var mıydı bilmiyordu. Gerçi hiçbir şeyden haberi olmayan biri için tüm bu belirsizlikler önemli miydi onu da biz bilmiyorduk.


Vitek konuşmayı bilmediğinden genellikle ne olduğu anlaşılmayan kesikli sesler çıkarır. Öfkelendiği vakit ses telleri kopacakmışçasına bağırır, yalnız olduğunu anladığı zamansa içini garip bir his kaplar ve aniden cılız sesler eşliğinde ağlamaya başlar. Bu onun için bir ritüel gibidir. Çoğu zaman aynı döngüyü tekrarlar. En basit anlamıyla bir çaresizliktir onunki. Bu zavallı gence neden kimse yardım etmez, bilinmez. Tüm bunların sebebi kimdir, ondan istenen nedir, bilinmez. İnsan zihni bunu pek kabul etmez ama belki de hiçbir sebep yoktur: öylesine bu haldedir. Nedeni varsa bile Vitek bunu anlayamayacak kadar bilinçsizdir zaten. Atalarından gelen gelişmiş zekası düşünme yetisinin olağan seviyede olduğunu gösterse de onu toplumdan tamamıyla izole eden bu yapı Vitek'in herhangi bir sosyal bağ kurmasına ve dolayısıyla bir kimliğinin oluşmasına engel olmuştur. Tıpkı bir deney faresidir Vitek. Yalnızca sıradan bir "şey"dir o. Bu yüzden ondan bahsedilirken herhangi bir değerden söz edilemez. Mutfakta gezintiye çıkmış bir böcek nasıl kolaylıkla öldürülüyorsa Vitek de sıradan haliyle insanın endişeye düşmeden ezebileceği bir "şey"dir. Canlı olmasının dışında sahip olduğu yegane kimlik budur. Zarar görebilir oluşunu engelleyecek hiçbir güce sahip değildir.


Zavallı Vitek tüm hayatını bu karanlık odada geçirecek. Hayatı boyunca aynı şeyleri tekrar tekrar deneyecek fakat kaderi zaten belli olduğundan hiçbir başarıya ulaşamayacak. İyice yaşlandığında ise canlılığı kaybolup gidecek. Ne olduğunu anlamadan kim olduğunu bilmeden bir anda sona erecek biyolojik varlığı. Nihayetinde, hiç yaşamamış gibi öylece ayrılacak odasından.