henüz yirmi yedimde
gökyüzüne bakarak
düşlüyorum ölümü
mavisi kuşların ve bulutların beyazı
aklımda değiller
işte karşımda hepsi
bir cümbüş halinde çalkalanıyorlar ağaçlara
oysa ben yıkılıyorum
bu büyük matematiği ve denklemi izlerken.
birde kar yağsa şimdi
kuşbaşı büyüklüğünde, soğuk ve kuru
çıkıp çırılçıplak unutsam her şeyi
aklımdan söküp alsa kendimi
ne yıl 68 ne aylardan aralık
bütün bayramlar geçmiş.
genç miyim ölmek için
henüz erken mi
öyleyse nedir bu yalnızlık
henüz yirmi yedimde
bu çalmayan kapılar
görülmeyen yüzler
dokunulmamış omuzlar ve eller.
her şeye geç kaldım da
yalnızlık her şeyden evvel geldi.
bir daha sahip olamayacağım bu dinamik
ve devingen ruh
içine dağlar, fikirler sığar sandığım zihin
öyle durgun, öyle bitkin.
üzerime olmayan bir gömlek gibi
eğriti durdu bu yaşamak bende