Yıllar ilerliyor, bedenler ayrılıyor.
Ömür tükeniyor, son nefes veriliyor.
Kalbi güzel olan insanlar çekip gidiyor.
İlk günden son güne dek yaşanan
bütün anılar birer birer canlanıyor.
Anılar yüzde tebessüm çiçekleri açtırırken,
gidişler katran karası gözyaşları döktürüyor.
İlk günkü aşk,
ilk günkü heyecan,
ilk günkü mutluluk aranıyor.
Dönüş yolu kapanmış.
Mesafeler gitgide artıyor.
Tatlı bir söze, bir çift göze
duyulan hasretlik büyüyor.
Bedenler ayrılıyor.
Bedenler ayrılırken
ruhlar birbirine koşuyor.
Başka ışıklara gitse de beden
gölgeler birbirine sarılmak istiyor.
Gölgeler ve ruhlar; çığlık çığlığa,
nefes nefese kalmış gibi parçalanıyor.
Gün batıyor,
zaman akıp gidiyor.
Dönüşü olmayan akşamlarda
mehtabı seyredip son kadehi yudumluyoruz.
Karanlığa doğru ilerlerken
yalnız başımıza yürüdüğümüz yolda
cam kırıkları varmış gibi yüreğimiz kanıyor.
Gözyaşları yağmura karışıyor.
Ağlayışlar gök gürültüsünde kayboluyor.
Parka ıslanmış,
göğüs kafesi sıkışmış.
Parmak uçları üşümüş.
Şakaklardaki soğukluk ürpertiyor.
Karanlık daha da kararıyor.
Sessizliği ayak sesleri bölüyor.
Yola doğru eğilmiş ağaç dalları
halimize acır gibi başımızı okşuyor.
Kelebekler yağmura aldırmaksınız,
durmadan etrafımızda uçuşuyor.
Betondan yapılma yollarda
toprak kokusu yayılmıyor.
Kaldırım taşları arasına
sıkışıp kalmış umutlar.
Tebessümler solmuş,
gülüşler susmuş,
benlik yıkılmış.