Yeşile hasrettir toprak, suyu dilenir gökten, yağmurla canlılığın simgesi olur çimen. Halı gibi örter toprağı çimlenen toprak, türlü çiçekleri motif gibi işler halının üstüne ve her bir motifte bir anlam. Tıpkı dokuduğumuz halıda ve kilimde yollar, sevgiler, aşklar gibi nakşedilir topraktaki yemyeşil halının üstüne. Yeşile hasret toprak mı sadece? Bizler yeşili maviyle dans ederken görmek isteriz. Sahil kumlu olsun deriz ama ardı yeşilden gömlek… Tepeler arar, yeşile doymak için, tepeler seçeriz. Maviye bakıp derinlere dalmak, derin mavilikte yeşille bütünleşmek isteriz. Yeşilin huzurunu gözlerde bulur, mutluluk pınarının berrak suyunda yeşil tat ararız.


Yeşil, farkında olmasak da iç huzurun yüze yansıması, güvenin dışa vurulması… Cennetten dünyamıza hediye edilen insanların hizmetine verilen bu renk, hayatın başlangıcı. Sararan yapraklar yeşermeye başlayınca aşklar da yeşerir. Toprağa düşen cemreyle, insanların yeşiller içinde yeşil duygular, hasret çekercesine aşklar, aşkını arar. İlkbaharda aşklar bir başka yaşanır, içler kıpır kıpır, yürekler yüreklere sırnaşır… Yeşil yeşil bakışlar bizi alır götürür. Yeşille barışır insanlar, yeşil bir zeytin dalı sunar. Yeşil kumrular kur yaparken birbirlerine, yeşil başlı ördekler suya dalarken vak vak sesleriyle insana aşkı anlatır. Yeşil; gün değil, gece değil, yeşil her zaman yeşildir işte… Nerede olursa olsun yakışır her mekana. Çünkü onun hamuru cennette yoğrulmuş…


Her zaman fon gibi olmuştur yeşil. Yeşilde gül ayrı bir güzeldir. Gülü alımlı yapan, al rengine aldananlar! Çölde, ham toprakta duran gülün alımı da çalımı da nerede… Oysa yemyeşil kırlarda al rengiyle gül başka bir tatta değil mi sizce? Fon değildir yeşil bu nedenle, hayatın rengi, ta kendisidir bence…

Yeşilin olmadığı yer nerede? Yeşilin olmadığı yerde çekicilik de gider, güzellik de. Kuru çölde yeşil dilenen bedevi, bir vaha aramaz mı? Peygamberimin türbesinde yeşil, yeşil ebedi hayata yolculuk öncesi örtü, yeşil camilerimizin süsü. Yeşilsiz dünya isteyebilene aşk olsun. Sarıdan geçer, siyahtan geçer, kırmızıdan geçer de insan yeşilden asla geçemez…


Sahilden bakınca deryaya, mavi ufukla birleşir. Gözüm gökyüzüyle kaynaşır, masmavi olur alabildiğine derinlik… Leb-i derya ardı sıra yemyeşil; Amazon bile kıskanır benim yeşilimi… Fındığından çayına, Temel’inden Dursun’a, Ayşe’den Fadime’ye; Karadeniz'im! Yeşille mavinin dans ettiği başka bir yer var mı? Benim yeşilim ayrı bir fırtına, benim mavim ayrı bir derya…