Yirmi dört yaşımda
Bu hayat düzlemi içerisinde
Çaresiz hissedişler ve kayboluşlar silsilesi eşliğinde
Boşluk ve manasızlık bataklığına batmış, elimi kolumu kaptırmış vaziyette
Öylece duruyorum…
Çocukluğumdan beri bana öğretilen tonlarca şey, anlatılan olanca hikaye hayata dair
Artık benim nezdimde tamamen batıl…
İstemiyorum!
Ezelden beri hayata dair anlatılan klasik yaşam biçimlerinin hiçbirine yerleşmeyi, onlara eklemlenmeyi istemiyorum!
''Üniversiteden mezun ol, toplum nezdinde kabul gören meslek gruplarından birini seç, iş bul, 9-5 mesai çerçevesinde çalış, arta kalan zamanlara ise mümkün mertebe eğlenceli aktiviteler sıkıştır ki çalışmak için motivasyon depoların sentetik ve geçiştirme biçimde dolsun, evlen, çocuk yap, belirli bir lokasyon ve belirli bir hayat düzeninin içerisine yerleş, sabitlen, sıkış, sıkıl, daral, bunal ama göz ardı et bunları ve çocuklarına da aynı hikayeyi anlatmaya devam et hayata dair ve onları da sıkıştır bu ve türevi hayat düzeninin içine, ta içine…''
Ben böyle işin içine…
Sonra çocukların fark etsin az biraz büyüyünce; belki yirmili yaşlarının başında, belki ortalarında
Fark etsinler hayata dair ezelden beri anlatılmakta olan bu hikayelerdeki yamukluğu, özgürlük ve özgünlük düşmanlığını, korkaklığı
Fark etsinler
Ama birtakım radikal seçimler yapmış olsunlar çoktan
Ve ne yapacaklarını bilemez biçimde kalakalsınlar öylece
Sana, bana, ona
Hiç kimseye
Dertlerini anlatamasınlar
Çünkü anlamazlar
Çünkü anlamazsın…
Yaşım yirmi dört...
Mana arıyorum, mana istiyorum
Özgürce ve özgünce bir yaşam sürmeyi diliyorum
Ama bunu nasıl yapabileceğime, tam olarak ne şekilde somutlaştırabileceğime ilişkin o denli kılavuzsuz, rehbersizim ki!
Çocukluğumdan beri öğretilenler hiç yardımcı olmuyor bana, zerre işime yaramıyor bu doğrultuda
Dolayısıyla kalakaldım arafta
Geçmişte yapmış olduğum radikal seçimleri hayatımın geri kalan kısmı için sürdürmeyi tercih etmiyorum, tamamen geçmişimde kalsınlar, geçmiş bitmiş olsunlar istiyorum
Ama -ve de- tam olarak ne yapacağımı, hayatımın direksiyonunu ne yöne doğru çevireceğimi ve bunu nasıl gerçekleştireceğimi bilmiyorum
Her ne kadar bunu kabul etmek istemesem de içten içe hissediyorum ki;
Bir kılavuz, bir rehber arıyorum
Sonra bunu dışarıda bir yerlerde aramayı bırakıp kendi içime bakıyorum
Derinlere dalıyorum, derin dalışlar yapıyorum
Kazıyorum
İçimdeki bir şeylerin kilidini açmak ve belki de içimin derinliklerine gizlenmiş hazineleri bulmak istercesine kazı çalışmaları yapıyorum
Ama hiçbir sonuca ulaşamıyorum, ellerim bomboş vaziyette yeniden yüzeye çıkıyorum
Yine bu hayatta nereye gitmekte olduğumu, tam olarak neler yapabileceğimi, yeni rotamı ne şekilde oluşturabileceğimi bilemez bir vaziyette öylece kalakalıyorum
Kendimle baş başa
Ben ile ben yalnızca
Yirmi dört yaşımda
Bu hayat düzlemi içerisinde bir yerlerde kaybolmuş, sanki oram buram bir şekilde düğümlenmiş ve o düğümleri çözemiyormuşçasına elim kolum bağlı hissederek
Katatonik olmuşçasına hareketsiz biçimde
Öylece duruyorum...
Yirmi dört yaşımda bu hayat düzlemi içerisinde bir zerre ilerleyemiyorum, sadece ve öylece duruyorum...
Ve sesimi çıkaramıyorum seslice
Yalnızca şiirler…
Zira anlamazlar, anlamayacaklar biliyorum
Anlasalar bile yardım edemezler, yardım edemeyecekler tahmin edebiliyorum
Bana kim yardım edebilir ki benden ve de Tanrı’dan başka?
Sanıyorum ki hiç kimse.
O yüzden ben ile ben baş başa
Yirmi dört yaşımda
Bu hayat düzlemi içerisinde sadece ve öylece duruyorum...
Bu dünya düzeni adını alan ama bana göre devasa bir kaostan ve karmaşadan ibaret olan bu dünya düzensizliği içerisindeki yirmi dördüncü yılım...
Bu kadar erken mi olacaktı;
Kendimi çıkmaz sokaklara girmiş gibi hissedişlerim
Geçmişte yapmış olduğum seçimlerimi ekarte edişlerim, bu zamana kadar yapılandırmış olduğum yolları farazi bir buldozerle yerle bir edişlerim
Başka başka yollar arayışlarım ama bir türlü bulamayışlarım, yeni yolları kendim inşa etmeye çabalayışlarım ama o yolların projelerinin taslağını dahi çıkaramayışlarım
Yalnızlıklarım
Kendi hayatımın dertlerini kendi kendime çözmeye çalışıp hiçbir şey yapamayışlarım ve Tanrı’ya yalvarışlarım ama artık yalvarmaktan ve dua etmekten dahi yorulmuşluklarım
Akabinde tüm bunları yapmayı bırakıp artık sadece ve öylece duruşlarım, bu hayat düzlemi içerisinde durmaktan başka hiçbir şey yapacak gücü ve inancı kendimde zerre bulamayışlarım
Bu kadar erken mi olacaktı?
Yirmi dört yaşımda
Yol bitmiş ya da tıkanmış, hiçbir şekilde akmıyormuş, ilerlemiyormuş ve ben de ilerleyemiyormuşum, olduğum yerde sayıyormuşum gibi hissediyorum...
Mana kaybı yaşıyorum ya da mana görme bozukluğu içerisindeyim
Görebilmek istiyorum, yeniden her şeyin manasını duyumsayabilmek, algılayabilmek istiyorum olanca hakikatiyle...
Onları bana yeniden görünür kılacak lensler istiyorum Tanrı’m!
Yirmi dört yaşımda
Bu hayat düzlemi içerisinde
Çaresiz hissedişler ve kayboluşlar silsilesi eşliğinde
Boşluk ve manasızlık bataklığına batmış, elimi kolumu kaptırmış vaziyette
Sadece ve öylece duruyorum, durmaktan başka hiçbir şey yap(a)mıyorum...