Ne varsa içimde,
bıraktınız.
Bıraktınız nehrin kenarına gözleriniz seğirmeden,
bir sepet güllü mektuplarla...
Yetinmeyi sizden öğrenemedim,
öğrenecek de değildim.
Ben sizin parmak uçlarıyla geçtiğiniz o
kirli kahve çamurlarda
donuma kadar ıslandım.
Avucuna ağladığınız insanlara
kollarımı açtım.
Düştüğü gibi kalkar dediğiniz
o bedenleri usta maharetiyle
Bir anne dürtüsüyle kucağıma aldım.
Bir çocuğa kalem tutmayı öğretemedim
Tuttum elinden oyuncaklarını çaldım.
Uzattığınız dudakları öpmeye kandığımda
gösterdiniz dişlerinizi.
Arsız, küstah, elleri belinde sevilme isteği
dikildi karşınıza.
Tırnak aralarıma kadar kirle paklansın diye
attığınız ırmaklar
Ne bir su oldu bana şükretmeye
ne bir ayna küfretmeye.
Dillere dökülen zerre vaazlarınız,
kağıt tutuşturduğunuz evlatlarla
kulağı geçerek dikildi karşınıza
Yalnız insanların ruhu yoktur.
Bir gün kurur soğursa toprak.
Yalnız çınar toprağa kök salmaz.
Yoklukla arası ilahi olanların
gece doğum sancıları başlar.
Elinden tutan kuşluk vakti,
ikindide yolundan sapar.
Kenan Birkan
2021-11-22T11:43:00+03:00Güzeldi.
Tutku Silahtar
2021-11-22T11:41:54+03:00Ben de sevdim. :) Sadece bazı dizeler fazla kalabalık geldi. Biraz daha kapalı bir anlatımla çok daha iyi şiirler yazabileceğinizi düşünüyorum. Kaleminize sağlıkk. 🌺
Hilmi Bedrioğlu
2021-11-22T11:32:33+03:00Anlam açısından güzel bir şiirdi. Ellerinize sağlık.