olmakla başım dertte
tutup perdelerini çıkardığım penceresi dünyanın
beni şikayete çıkmış tanrıya, oysa bir çocuktum
oyuncağım yoktu, eşyanın oyununu bulmuştum
azarlanmayı takdirden önce duyan hepimiz gibi
öfkemden surlarda içimde birben beylikleri kurdum
dokunma dersleri almalıyım belki bir süre
öğret bana nasıl duyulur tenlerin tadı
öfkeyle arzu nasıl karışmaz birbirine
nasıl olur ikiden bir
her dün biraz karanlıksa
dünün çöplerini biriktirmemem gerektiğini niye öğretmemişler bana
keskin bir küf kokusu, içimde bir yedinci kıta bulunmuş
kaç ölü doğumlar gerçekleştirdim bugüne dair
saydın mı tanrım
dün atlası çiziyorum
kafaya koydum yedinci kıtayı keşfe çıkıyorum
balıkların midesindeki dünlerimi
bir hançerle geri istiyorum
yazgımı siliyorum
mürekkeplerden balıklar bile izliyor
yazgımın yazısını denizlere savurdum
mürekkeplerden balıklar kül yutuyor
başkasının hayatında bir parça
başkasının faydasına yaşamak
kaç yıl sürüyor hayattayım diyebilmek
tanrım insanlar niye ahtapotlara benziyor
mezarlıklardaki renklere de bozuğum
çiçekler en çok mezarlıklara yakışmıyor
uykudayken duyabiliriz kokuyu, ölürken değil
ölmeyi uyumak sanıyoruz hala
tanrım bunu hep öğrenemedik
öğrenerek doğur bizi dünyaya
sevmeyi ve çiçekleri nereye dikeceğimizi öğreterek doğur
asya
2021-04-28T22:09:32+03:00sevgili ayşenur, sevgili ali, sevgili ferah teşekkür ederim :)
Ferah
2021-04-28T04:18:14+03:00Çok keyif aldım okurken. Kaleminize sağlık.