Sanırım Andy Warhol'du. "Bir gün herkes 5 dakikalığına ünlü olacak." demişti. Bugün fenomenler var ve bazıları konuşarak fenomen olmuşlar. Konuşmak özgürlük gibi algılanabilir ama hangi konularda konuştuklarını bilmiyorum.
"Ağzı olan konuşuyor." eleştirisi yükselmişti bir zamanlar. Herkes konuşuyorsa dinleyen kim? 5 dakikalık ünde ancak güzellik yarışmasına katılanların temennileri gibi bir konuşma zamanımız olabilir ya da küfür, lanet için.
Benim asıl konum yazı. Mallarme, "Dünya bir kitaba girmek için var." demiştir. Yazının alabildiğine büyülü olduğu bir dönemde söylenebilecek en güzel söz. Yazıyla kayıtlı olmak önemli. Bir çocuğun mutluluğu ya da gözyaşları, bir çiftin ilk buluşması, bir kedinin doygunluk mırıltıları... Her şeyi kaydetmek istiyoruz. Şiirler, öyküler, şarkı sözleri bunun için.
Bugün toplum okur yazar. Günlükler, yeni yetme şiirler, sosyal medya yazıları yazının hala önemli olduğunu gösteriyor. Ve belki her şey ümmü'l kitaba girmek için vardır. Yani olmuş ve olacaklar levh-i mahfuza kayıtlıdır.
Yazıyla kayıtlı olma İslam'a ilk giren Türkleri de etkilemiş. Günah sözcüğü olarak "yazuk" üretilmiş, günahkar yerine "yazuklu," yani kayıtlı. Hani melekler yazıp kaydediyor ya, ürpermişler, etkilenmişler. Oysa melekler iyilik ve güzelliklerimizi de yazıyor. Olağan bulunmuş.
Nasıl bir yazıya gerek duyuyoruz? Önemli. Kısa, uzun, derin, sığ, çeşit çeşit yazılar var. Hangi yazı günah kaydı gibidir, ürpertir, kendine getirir? Öyle bir yazıyı nasıl bir yazar yazabilir? Yazar özgür müdür?
Düşünülesi sorular. Ben kendi hesabıma her şeyin ortasını isterim. Orta uzunlukta, pek derin olmayan, ufuk açıcı yazıları severim. Baştan savma, tez canlılıkla okur çalakalem yazarım. Bir gün niteliğimin de gelişeceğini umuyorum.
"Yazmasaydım, delirirdim." demiş Sait Faik. İnce ruhlu, lirik bir yazarımız. Ama ince düşüncelere yer yok çağımızda. 2 dakikalık bir yazıda neler söylenebilir temenni veya lanet dışında? Düşünelim, yazalım. Yazmak arındırır.