Buralarda ve bize çok da uzak olmayan bir ülkenin, akıl ülkelerinin bayrağında ve çarşafında provası yapılmış bir deliliğin sahnesi, sonunda diyorum, gösterime giriyor.  Sonunda delilik, vuku bulması gereken vücutta aklı esir edip -tüm akılları ve aklımın tüm ülkelerini, ülkülerini bir hendekte bekletip- kana can ete kemik… Sonunda delilik, çenemde kasılmayı bekleyen, zamanı ve mekanı dünyanın bilindik sanrısından alıp kimsenin akıl sır erdiremeyeceği bambaşka sanrılar yaratan bir güç, sonunda deliliğimle gülümseyen öfori, çenemdeki kasılmaya  azan tükürük, ağzımdan çıkıp taşacak tek tek, sonunda deliliğim, dişlerimden düşüp geliyor, gelecek.



Gerçeğim; beyin sapındaki kolinerjik nöronların ateşlemesi, ismini hatırlayamadığım bir takım dalgaların düzensiz salınımı, beyin sapından görsel korteks... Beyin sapından gölgeler ve korkular, kaçtığım ve olduğum katillerle, kurban edildiklerim... Gerçeğim, algılardaki sapmanın görsel şöleni, gerçeğim algılardan ayın; uzay, zaman ve mekânsız hep uğradığım gece kulüplerinde rimelleri bir dumanla dağılmış, yapılı saçları bir şarkı ve bir hatırayla bozulmuş kadınlarda ve dans etmekten çok sadece o uzun ellerini ve kollarını bir o yana bir bu yana sallıyormuş görüntüsü veren, yanılgılara tabi, ritimlere de kulaklara da yabancı, ayakları tedirgin, saçları seyrek, her zaman ve ısrarla geceyi bir kadının ıslaklığında boğmaya niyetli, hiç anlaşamadığım ve hiç anlamadığım adamlarda tutulması.

Gerçeğim; uzun süredir gece kulüplerinde tek başına bir masa, diğer tüm masaları rengarenk ışıkların altında izlediğim ve sarı saçlı kadınların gözlüklerinden bir diğerinin kıvrak belinde dans eden acıya içerlendiğim, içlediğim.

Gerçeğim, gece insanlarının ve kuşlarının, kodamanların ve fahişelerin, sarhoşlar ve suçlularla evsizlerin, sabaha kadar açık kalan büfelerin, gündüzü yaşatmak varken gecenin koynunda apaçık soyunuverenlerin; gün doğumuna yanılgısı, gün doğumunda kırgın yas'ı.



Olgun ve durgun bir aklı başındalık halinin pusuya yatmış, sabırla avını bekleyen, git gide acıkmakta olan yırtıcı hayvanı, delilik.

Delilik, egonun kontrolünden kaçmış bir id.

İd'im ve id'lerimiz ve id'ilenler, ışıkların altında ve bir rüyanın susuz bırakıldığım sahrasında

Bedenen ve

Kana can ete kemik

Güdüldüğüm tüm kurallara

Deliliğin üçyüzaltmışbeş gün yavruları

Çığır açmakta




Aklımın dakikalar süren suskunluğuyla günler süren yakarımı arasında;



Esmer, henüz doğum yapmakta olan bir kedinin ağrısına ve sancısına dayanamadı

Esmer, henüz doğum yapmış bir annenin yavru kedilerini görünce

Merhamet ve şefkate dair değil

Varlığın, doğmuş olmanın ve kanamakta olan bir rahmin

Açılıp kapanan girdabında

Esmer

Yaşama

tutkusu

ve

istencine

değil

Kehribar gözlü bir annenin kedi boyutunda algılarındaki pencereden sızıp

Ana olmayı

Ve analığın kutsallığını

Ölen bir yavruyla

Yakmak öfkesinden gelen bir güdüyle

Çalılar topladı

Esmer, o kehribar gözlü kediyi

Doğurduğu varlıkların yeni varlık sancılarından kurtarmak için

Yakmaya, yakarmaya

çabaladı

Esmer

O çocukları

Geri alabilse

Analarının üç küçük acıyı içinden fışkırtıvermiş gibi gözüken

bakınca kendi kasıklarından;

-Kendi kasıklarında yatan, yaratabiliyor olma yetisinden, bir can var edip -toprağa gömülmüş tohumlar-

direndiği yaratımdan


Kedi olmaktan epey uzak yavrular

Dönüşmeden ve gelişmeden

Hayatla iç içe geçmeden evvel

Ancak

Esmer ve diğerleri gibi belki ömür boyu yenilenememekten

Otuz kere yıllanmış, bir kere döllenmiş

Özleri

Çirkin, kör, yerde sürünen sıçanlar


Yaşamak kuzeyi güneyi olmayan bir ova, dedi Esmer.

Varlık, kuzeyi güneyi olmayan solukları atfetmek

Kendi yaratımımız güneyler ve batılara


insan, bir tanrı yaratıp ona kulluk edecek kadar kutsal(!)

akıl, akılda döllenen bir akla tapacak kadar

a p t a l

altında savaşlar ve uğruna cihatlar yaptığımız gökyüzünün

tepesinde

insan

tahttakinin kelamlarını sanrı bilemeyecek kadar

egoist

ve

aciz varoluşun bir başınalığı korkusundan

hep itaatkar


dilden dile anlatılan bir tekerleme, yaşam

sır ve giz dolaşan

gerçeği de yalanı da kendi içinde döndürüp geçmişi de geleceği de ''hiç'' kılan



''Portakallar, limonlar diye çalar Aziz Clement'in çanları,

'Bana borcun var üç çeyrek peni'diye yanıt verir Aziz Martin'in çanı,

'Ne zaman ödeyeceksin' diye sorar Aziz Bailey Kilisesi

'Zengin olduğum zaman' der Shoreditch çanları.''

(George Orwell-1984)


Çoktan içine girilmiş bir insanın

''...ama insanın içine girebiliyorlardı.'' (George Orwell- 1984)

İki artı ikisini yapamaz Aziz Clement

Dört

Ve beş ( dikte edilen sayı) anlamını toplamlarında değil, akıntıya karşı kendini ellilere yuvarlayarak yaratır

Yuvarlandığı taşlarla yüz bir nolu odada

Avuçtaki üç çeyrek peninin hafızasında

Çarpım tablosunu aşan

Gerçeği de yalanı da kendi içinde döndürüp geçmişi de geleceği de Büyük Ağabeylerin avuçlarına bırakan

Hürriyet Düşlerini

Satın

Alır


“Kestane Ağacının altında

Sen beni sattın, ben de seni.”

(George Orwell-1984)


'' Ne kadar da kolaydı bu iş! İnsanın tek yapması gereken şey teslim olmaktı, gerisi kendiliğinden geliyordu. Akıntıya karşı yüzdüğün için akıntı sürekli seni geri atarken, birden yönünü değiştirmeye, akıntıya karşı yüzmek yerine akıntı yönünde yüzmeye karar vermek gibi bir şeydi bu.'' (George Orwell-1984)



Yolunu sapar Alice çenesinden; dişlerinin

Bu sefer köstebek yuvalarından düştü aşağı

Ne demişti Cheshire?

''...hangi yolu izlersen izle, fark etmez''

Bu sefer köstebek yuvalarından düştü aşağı

Üstelik, hiç görmemişti

Portakal Marmeladını




Gözlerini açtığında

Avaz avaz sırıtan Cheshire kedisinin patolojik kahkahaları

Küçük kıza bulanır

Israrla sakladığı

Gövdesinden uçarak güllerin

Ve gülleri

Kırmızıya boyayan üç askerin




Alice

Deliğe sığdırıp yanlış anahtarı

Harikalar Diyarını rüyadan çekip aldı

Açınca yanlış kapıyı

Dinlediği masalları köstebeğin

Çay partisinde zamanı çaldı



Alice, bilinçaltının uyanışında

Smith, ömür boyu bembeyaz güvercinlerle

hapis

Cehennemini dalağından çekiyor

O güvercinlerin hayal kanatları altında



Alice, harikalar diyarımda kendini asıyor-beyin sapımdaki kolinerjik nöronlar- alice harikalar diyarımda, bir kaybolup bir görünen Cheshire kedisine aşık olup- beyin sapımdan görsel korteks- kendini kesiyor.

Cheshire kedisi uyuşturucu bağımlısı, Cheshire kedisi öfori krizlerine giriyor, Cheshire kedisi o uzun bıyıklarını ve sivri kulaklarını, sardığı sigaraların içine gömüyor, Cheshire kedisi sırıtmak istemiyor, daha fazla kahkaha atmak... Cheshire

is

sick!



ayakları kırık beyaz tavşanım

ben

senin

beyaz

tavşanın*

bir telesekreterin gözetiminde yıllarca yaşadım

kayboldu

silindi

karım

bir duvarın gizli köşesinde

ben

günlüğüme yazdıklarım

kadar


  • mıyım?


bir kuyudan düşercesine

ölmek istiyorum

tanrım

sana önceleri dua eden ellerimi

*ni

kıracağım


yaşıyor olmayı, annemin makyaj malzemelerini ve makyaj malzemeleriyle renklendirdiği yasını çıkarıp balkonumuzdan aşağı atamadığı beyaz komodine sakladım

en çok da

mor ve mavi ışığın altında

hissetmemekten aşkı

öldür beni

t a n r ı !

*m


nasıl

olsa

ben

senin


Cannabinoid reseptörleri

beyaz tavşanın!



uzay

b o ş l u ğ u n d a y ı m


yine

bir

başıma


Tövbeler eden aklıma da hem, eğilmediği secdelerden

Utandığım aşklarımdan da ben

Olamadığım kadından

sorunlu

sorumlu

ve

-boşluktayım-



Bugün, yalandan açığa çıkardığım yirmi dört dişimi kıracağım.

Bugün, Alice'in koynundan karabasanlara uyanacak,

Anlamsızlığını varlığın, ağıtlara dans ederek kutlayacağım.





Bir gece yarısı, inanmayacaksın doktor, biliyorum fakat

Amigdala

*m

konuşmaya başladı.


Beni korkuyla

Öldürmeye çalıştı

hücrelerim

bir an önce gebermem için

alyuvarlarıma

da dan dı.


Aşındı tanrım,

aşkım

ve sol mememde sakladıklarım


Akıllandım tanrım,

kendini kadınların üstünde

kendini hem yatağın hem de kadınların iki bacağının en ilerisinde sanan adamlardan

tiksiniyor

korkak ve cüretkar(korkusuzluk aptallıktan geliyorsa, aptal ve cüretkar.)

korku aptallıktansa

cüretkârlıklarından

ka ç ı yo rum



Beyin sapım

beynimi

tutup

atamıyor

beynimi

çekip

alamıyor

beynimi

sana

...


Beyin sapımı

sünnet ettiriyorum


bugün


büyüdükçe orgazm oluyor


büyüdükçe

yaşama tiksincimi

kaburgalarıma

bas

bas

boşalıyor



Bitiremediğim tüm satırlar,

Midnight Mass' in meleği kadar içgüdüsel

ve

bağımsız

k u t s a l l ı k t a n.



bir babanın spermlerinden yaratılmış olmaktan, her gece kusuyorum

bir annenin rahminde tutunduğum embriyoyu

bir bedenin içinden ıslak ve çıplak doğmayı

tiksinç ve

hayalini katlanılamaz buluyorum.



yapışkan bir sıvının rahme doğru ilerleyişi ve bizi birbirimizin üstünde bitiren zevkin çocuklar yaratması kadar

hayat

içgüdüsel

ve uzak

k u t s a l l ı k t a n


tanrı

*m (!)



Bir adamı üç gecedir hülyalarıma alıyorum

Üç gecedir bir adamın yansımasında kendime bakıyor

Üç gecedir bir adama

Annemin rahminden çıktığım kadar


ıslak ve yapış yapış


uyanıyorum


ü ç g ü n d ü r

bir

a d a m ı

ilk nefesimi alabilmek için gözlerimi açtığımda

tükürüp

ö k s ü r ü y o r u m.


bazen sarışınlarla sevişiyorum, günışığı kollarına çok yakışıyor

bazen esmerleri seviyorum

dağınık saçlarını ve sakallarını

darmadağın aklıma bulaştırıyorum


fakat ben aşık olsam da asla çocuk yapmayacağım, içime taşılsın istediğim bir duygudan doğan bir çocuğu, hiçbir zaman bağrıma basamam, basmayacağım.


İçimize taşılsın istediğimiz duygular ve sıvılar; senin hangi rüyandan geliyor


tanrı

*m ?


Deliliğim düşlerimden ve dişlerimden düş-üp geliyor, akıl ülkelerinin bayrağında ve çarşafında provası yapılmış bir deliliğin sahnesi, sonunda diyorum, gösterime giriyor. 


Dün gece rüyamda hırsızlar, evimi, yurdumu, anamı, babamı çaldı. Uyanıkken kaçamadığımız büyük, yaşlı adam

dün ve gün gece, Esmer

genç bir erkeğin kılığında

evimdeki kilitli kapıları zorladı


Tanrım olmadığından, kimin tanrısı varsa

Ona aşık oluyorum

Bir başkasının tanrısını

Kendi tanrım yapmak için

-deliliğimle gülümseyen öfori-

Koynuma kahverengi çarşaflar seriyorum



Alice'i , Smith'i ve Esmeri

İçtikçe

Yeniden ve ölmemecesine yaratıyor

Deliliğimi, ülkülerimi ve ülkelerimi

Hapsediyorum

Vuku bulması gereken bir vücut

ve

Harikalar Diyarımda


kendi dişlerimin arasından, yatağa yorgana

sızıyorum

şu aptal hülyalarla


hülyalar senin nasıl bir cezan

tanrı*m?































































































'