Yazmak kaç türlüdür derseniz, iki türlüdür derim, birinci türü yazmanın olanı yazmaktır. Bilimsellikten doğan bilgiden doğan yazmaktır. İkinci türü ise hayalden doğan yazmaktır. İkisi de tehlikelidir bana göre, birincinin tehlikesi öncelikle toplumsal sonra bireyseldir ikincinin tehlikesi önce bireysel sonra toplumsaldır. Kolay olan yazmak bilimsel yazmaktır zor olanı ise hayalleri yazmaktır. Bilimsel yazdığında insan düşünce yetisi hep avucundadır. Hayal yazdığında ise düşünceden kopmak zorundadır. Ve bu bir müddet sonra zorunda olmanın bile anlamsızlığında debelenmektir. Bir nevi yasadığın anı sona erdirmek ve o güne kadar gözlemlediğin zihin dünyasına girmek kendi zihnini terk etmek ruhen ölmek fikren dirilmek gibi bir şeydir kendinden kurtulup bir başka yerde yeniden kendine gelmektir arkana baktığında kaleme dokunurken bıraktığın seni. Yine kaleme dokunduğunda inşa ettiğin seni , sana teslim etmektir. Bu yazmanım büyülü dünyasıdır. Bir de büyülü dünyanın gerçeği vardır. Yazmak kağıt kullanmaktır. Kağıt ise ağaç kesimidir ağac ise sadece yaşamda bir nefes almaya çalışan karıncayı ortadan ikiye bölmektir. Ama bu suç değildir. Çünkü kesilerek parçalanan karıncanın dokusu başka bir toprakta tekrar canlanacak belki bir bir bitki belki bir hayvan belki bir insan olacaktır. Yazmak böyle bir şey işte.. bana göre yazmak birazda katil olmak birazda Tanrı olmak gibi bir şey...