Canım sıkılıyor, aldırmıyorum

Ölüm gelse çatsa

Arkada kalacak bir gözüm yok.

Yarımdım, hamdım.

Kendime yar,

Yola yoldaş olamadım

Kara bulutlar karaladım defterime

Kara bahtımdı ben karalerken beni valse kaldıran her seferinde

Oynamayı bilmeden oynadım çokça seneler

Mutlu olmayı bilmeden, çok mutluymuşçasına oynadım

Anladım ki kara bulutlar karalamanın dışında

Mutluluğun oyununu oynamaya da mükelleftim ben

Karalarken kara bulutları

Tüm ışıkları sönerdi

Bildiğim tüm ışıklar sözleşirlerdi sönmeye

Başa sarardı yazmak ve yaşamak

 

Ve ben yine kendime en yakışan kafiyeyi seçerdim yaldızlı gardırobumdan

Dilse bu bendeki

Neden yakışmıyor ağzıma?

Neden biraz olsun tadı çalınmıyor?

Gün pekmezlerinin, çilek sakızlarının...


Kelimelerim birer birer batıyor kağıda

Kimisi süngülü,

Kimiyse baş döndüren rüzgar gülü

Battıkları yerden eğrelti otları bitiyor

Ve onlar bilmiyorlar ne kadar yorgun olduğumu

Bana inat kök salıyorlar

Ölüm tenhalığını fırsat bilerek

Kelimelerimi ben yazdım sanırken

Onların aslında bana çok önce yazılmış olduklarını öğreniyorum

Ece Ayhan’ın erkek bir şair olduğunu öğrendiğimdeki hayreti yaşıyorum.