Üzerime yük bindiğinde yazmak istiyorum, bir şeyler boşaldığında içime oturan veya sessizce ayrıldığında geveze ruhum bedenimden. Oturup yazmak, saatlerce düşünmek ve aklımın kaosunda kaybolmak istiyorum.


Beni kurtaracak bir şey ararken unutkanın teki olup çıkıyorum ve yazmak, bir anda sırtımdan boşalıyor hafif terler gibi. Hem rahatsız ediyor hem de farkına vardırıyor, bağırıyor hayatımdaki boşluğa son nefesiyle. Ben ayırdına varamıyorum ölümle yaşamın ama o sağ elime tutuşturuyor birden kalemi. Gerçekleşmek, özgürlüğüne kavuşmak istiyor zihin zidanımdan azad olup. Ama işte benim söyleyeceklerim istekli olduğu kadar dengesiz de. Bazen nazenin bir duyguyla kağıda dökülürken bazen merhametsiz bir fırtınaya dönebiliyor. Bir öyküye zincir atacakken göğe uzanan kaleleri kuşatmaya koyulabiliyor. Zarif şiirlere rota çizdiği halde boğmaktan başka bir işe yaramayan lokmalar yutabiliyor.


Kesik nefesleri yaşatacak bir kelime, enfes duygular yaşatabilir. Sert ve haşin çığlıklar, sayısız kez bir ölüyü diriltebilir. Susmak, gerçeği boğmaktan başka bir şey değilken, havaya bir umut üflemek, dudakları çatlamış çocuğu güldürebilir.