Evet dostlar, yaklaşık yedi aydır ortalarda yoktum. Zor bir dönemden geçtim. Kişiliğimde biraz yaralar açıldı ancak bu beni biraz daha geliştirdi diyebiliriz. İnsan olmayı öğreniyorum aslında. "Nasıl olunur?"un cevabını uzun süredir kendi içimde tartışıyorum. İnsan sert olmalı mı mesela? Yani etrafında sırf güçlü görünmek pahasına milletin kalbini kırabilir mi? Ya da naif? Ama bu sefer de insan topluluğu üzerinden aynı bir buffalo sürüsü gibi umursamadan ve yıkıcı bir etkiyle geçebilir. Kuyu kazan bir tip olabilir mi insan peki? Yükselmek için her türlü yola başvuran bir insan zirveye çıktığı zaman kiminle beraber olacak peki? Yalnızlık onu tatmin edecek mi? Bu ve bunun gibi bir sürü insan profili var bahsedilen, bilinmeyen veya görmezlikten gelinen. Peki bu sefer size soruyorum. Doğru insan nedir?

Bunun dışında bu yedi ayın içerisinde belki bir insanın kısa sürede kavrayamayacağı tramvatik olaylar silsilesi ile baş başa kaldım. İlk olarak bir arkadaşımı öbür dünyaya uğurladım. Elbet zor bir olay çünkü arkadaşınız ölüyor ve elinizden gelen tek şey orada onun toprağın altına gidişini seyretmek. Sonrasında bir süre boşluğa düşüyorsunuz ve bir anda tekrardan bir kişi daha. İkinci arkdaşımı kaybettiğimde son cenazenin üstünden yaklaşık iki veya üç hafta geçmişti. Bu cenazeye gitmek istemedim çünkü kendimden korktum. Bir anlamda kendimi farklı bir yerde hissettim. Ama sonrasında biraz daha alıştım. Bu bana ölümle başa çıkmayı biraz daha öğretti. Ve ne kadar ölümlü olduğumuzu hatırlattı.

Artık 21 yaşındayım. Yavaş yavaş hayat yarışına hazırlanıyorum. Birkaç sene sonra hayat artık benimle ringde daha sert kapışacak. Buna alışmam lazım. Özellikle şu durumdayken. Bir kadın çıktı hayatımdan bu süre içerisinde. Beni anladığını düşündüğüm bir kadın. Ancak sonrasında fark ettim ki ben onu çok iyi anlamıyormuşum. Bu da bir ayrılığa sebep oldu tabii. Oturup size tavsiye verecek değilim, bitti işte. Bu kadar.

Ancak doğum günümde de şunu fark ettim. Her bir yaşımda sanki iki yaş almışım. Çünkü kendimi 42 yaşında gibi hissediyorum. Hayatta belirli bir yere bağlı kalmış ve orada sürüklenen bir birey olarak etrafıma baktığımda herkes birbiriyle beraber olmak için çok vakit harcıyor. Bu beraberlik onlara hiçbir maneviyat katmasa bile. Harcadıkları zamana arkalarına dönüp baktıkları zaman, ‘’Neden onunla o vakti harcadım ki?’’ diyebilir. Bir yandan da tam tersi, onunla harcadığı her vaktin inanılmaz değerli oluğunu düşünen ve beraber vakit geçirdiği insanın hayatına manevi bir değer kattığını düşünürsek -ki bu çok nadir bir durum kişisel olarak- harcadığı vakti en azından düzgün insanlarla harcamış olması daha güzel bir olay. Ancak benim gibi insanlar mesela. Okuldan eve giden, eve gelince oturup bütün gün kitap, bilgisayar vb. türü eşyalarla hayatlarını geçiren insanlar. Onlar ayna gibi aslında. Dünyanın çok basit bir aynası. Hiçbir insan için vakti olmayan ama her şey için vakti olan insanlar. Bu durum onları farklı bir mutluluğa itiyor. Yalnızlık durumu onlara duygusal orgazm yaşatıyor. Dediğim gibi kendilerini meşgul zanneden ancak dünyanın en boş insanları.

Bir de dışarı çıktığı zaman konuşacak birini bulamayan bir insan mesela. Hep susan ve hiç konuşmayan. Çünkü hayatına zamanında zamansız bir şekilde karışan aileleri, öğretmenleri ve diğer karakterler olduğundan dolayı onlar konuşamazlar. Hakları yoktur. Konuşmaya inceden girmeye çalışırlar ancak bunu bir veya iki dakika koruyabilirler. Bunu da lafa giren başka biri kapatır. Onlar aşık olamazlar. Sadece yalnız bir şekilde hayatlarına devam ederler. Çevresindeki insanlar ona özgüvenli olmasını, programlı olmasını ve daha başka nicelerini yapmasını söylerler. Ancak herkes bu plastikleşmiş söylemi o kadar fazla tekrar eder ki, farkında değillerdir. Yaptıkları program onları sadece bir robot yapmıştır. Her gün aynı saatte, aynı yerde bulunan sürüler işte. Herkes birbirine benziyor. Giyim tarzları, düşünceleri, hayalindeki insan profili gibi işte. Bunu değiştiremezsiniz. Çünkü artık ne düşüneceğini bile başkası söyleyen bir toplumda bunu değiştirmek imkansıza yakın. Herkes kafasındaki insan olmaya çalışsa en azından, belki biraz değişik gözükebiliriz. Belki biraz daha kendi durumumuza yakın olsak ya da direkt içimiz dışımız bir olsa. Bakın aslında bir insan tiplemesi daha ortaya çıkardık ve belki de ortaya çıkanlar arasında mantığıma en yakın insan profili. Mutlaka aklınızda daha farklısı vardır değerli okuyucu, ancak o da dediğim gibi benim mantığıma yatıyor, lütfen bana hak verme bu konuda. Eleştir beni, bir argüman koy ortaya. Ben övülmek istemiyorum. Eğer öyle olsa gidip kendimi övsünler diye millete para saçardım zaten. Günün hiç güzel de geçmesin, eğer beni eleştirmezsen. Eğer öbür türlü olursa, en güzel günler senin olsun okur...