Dalga seslerinde,

Yolların asfalt çatlaklarında,

Ve dahi,

Kaldırım taşlarında gizlenmiş,

Benim gülüşlerim!


Farkındalık arttıkça aynılıklarımızla ilgili,

Mutluluk orkestramın sesi kısıldı.

Şimdi gökyüzünde turuncu ton hâkim.

Uzaktan gelen taka sesi ve tuzlu su,

Beş duyumda değil de ruhumda dolaşıyor sanki.


Yalnızlığımın bilmem kaçıncı tonuna gizlenmiş bir kalabalıkla,

Akşamı demliyorum.

Yaşamak biraz da böyleymiş.

Altını çizerek koyulaştırdığım duyguların,

Tanımladığım ve tanımlayamadığım o hislerle karşılıklı oturmasıymış.


Belki de aynı gökyüzü altında yaşayan insanların,

Gayriresmî duyguların nazarında,

Kaçıp gidebilme cesaretine sahip olanlara,

Duyduğu hasedi anlatan dillerin aşınmasıymış.


Ya da yaratılış amacını unutup

Dalınan dünya denizinde,

Bir ev ve bir araba uğruna,

Ömrü tüketmekmiş.


Dünya geneline yayılmış koşuşturmaca var.

Bir yere yetişme koşuşturmacası.

Ne kadar hızlı gidilirse gidilsin yetişilemeyen bir telaş.

Oysa anlam denizinde sığlıklarda yüzenlerin,

Boğulmamak için çırpınmasından öte bir şey değildi.


Ben bu anlam arayışı içinde,

Magma altımda ve üstümde sonsuz gökyüzü,

Sahip olduğum kudret damarlarımda gizli,

Korkmuyorum ve yelkenlerimi şişirip okyanusa açılıyorum.