Arsız heyecanların peşinde sürüklenmek. Evet, kulağa ne kadar ürpertici geliyor. Öyle romantik cümlelerin arasında kaybolup gidecek bir söz öbeği değil. Doğduğum yerde öyle bakılmazdı insana. İnsan tutkunu olduğunu sürdürürdü ve bunu yaparken durup düşünmezdi. Emeğiyle, ihtirasıyla, arzusuyla her şeyin üstesinden gelebileceğine inanırdı. Sonra bir şeyler oldu, hep olurdu sonradan bir şeyler zaten. Şüphe denilen bir lanet çıktı meydana, yıktı attı her şeyi. Kendine uzak insanlar yaratıldı, dağıldılar sağa sola. Herkes farklı bir kulp uydurdu onlar hakkında. Zaten bir günahı paylaşmanın avuntusu, hep böyle tesir etti insanların bilincine. Utanmaz, sıkılmaz, kendini bilmez nice kelp eniği, dolanmaya başladı etrafımda. Gerçi en son arsız heyecanlardan söz ediyorduk, doğru. İşin özü sevgili kardeşim; bizleri ışıksız bir kuyunun dibine teslim ettiler. Önce ümitle kazdırdılar sonra çaresizce atmaya zorladılar. Sırf birileri gelip kurtarmasın diye düğüm attılar yollarımıza. Güneş bizler için doğmadı o günlerden sonra.