Her şeyi anlamlandırmaya çalışmak zor iş. Kendini anlamaya çalışmak… Bitmeyeceğini bile bile bi köşeden başladım anlamaya. Gerçekten anladıklarım da oldu öyle sandıklarım da. Hiç anlamak istemediklerim, anlamak için canımı bile verebileceklerim…

Şöyle bir düşünün. Geçmişi anlamak mı daha kolaydır yoksa geleceği mi? En zoru Şimdiyi anlamak tabi ama en kolayı hangisi? Bilmek istiyorum çünkü kolaydan zora doğru yol alıcam kendimi anlamak için. Sanki geçmiş daha kolay gibi geliyor. Sonuçta gelecek belirsiz ama geçmiş öyle mi? O yaşandı bitti. Bitti mi? Keşke bitse. Her geçen gün yeni sayfalar ekleniyor. Devamlı, devamlı, devamlı… Geçmişi anlamak göze daha kolay gelse de anlamdırılacak şeyler hep artıyor. Eğer arkamızı dönersek koca bir yığın bizi bekliyor. Şu niye oldu, bana niye öyle dedi, o beni hiç sevdi mi, ben ona niye öyle davrandım?.. Peki hiç dönmeyelim arkamıza, hep ileri bakalım. Geçmişe takılma, derler ya öyle yapalım olur mu? Olur demeyi (belki de demeye cesaretim yok) ve yazıyı burda bitirmeyi çok isterdim ama olmaz. Neden olmaz onu da söyleyeyim. Çünkü daha bugünü anlamadık. Bugünü anlamayınca, ertesi gün olup bugün geçmişte kalınca işte o zaman anlaşılmayı bekleyen bir günü daha geçmiş denizine atmış oluyoruz. Sanırım yengeç gibi yan yan gitmek gerekli, tam arkanı dönmeden ilerlemek.