Telefonu kapattım ve ardından oldukça içten gelen bir şekilde “Siktir!” dedim.
Bu aralar bunu bir huy edinmeye başladım. Ayıplayabilirsiniz bunu, bir şey demem. Fakat yaptığım şeyden keyif almamı engellemez bu, onu söyleyeyim.
Düşününce aslında gerçekte olmak istediğimizden daha fazla insanla muhatap oluyoruz. Hatta daha da ileri gidersem, normalde olması gerekenden çok daha fazla insanla “samimi” olduğumuzu söyleyebilirim.
Telefon konuşmaları bu açıdan hem boğucu oluyor hem de bu insanlarla aramda bir kurtarıcı rolü oynuyor; boğucu çünkü sesini birkaç dakikadan fazla duymaya dayanamadığım insanlarla yarım saate varan konuşmalar yapmak gerçekten yıpratıcı bir etki bırakabiliyor. Kurtarıcı, çünkü en azından bu insanlara yüz yüze gelme zahmetinden kurtulabiliyoruz telefonun icadı sayesinde.
Kurallara, sosyal normlara ve toplumsal ilişkilerin mekanikliğine karşı devrimci bir harekettir benim yaptığım. Sessiz bir devrim ama… Henüz yüzlerine karşı siktir çekemiyorum insanların.
Bu yüzden şu sıralar beni dünyada en özgür hissettiren şey, karşımdaki telefonu kapatır kapatmaz ona siktir çekmek.