İnsanlar, hedeflerinin önündeki tek engelin kendileri olduklarını fark etmedikleri için başka şeyleri bahane ederek içlerini rahatlatmayı pek severler. Buna en çok şahit olan şeylerden biri de yeni yılla beraber hevesle kullanılmaya başlanan ajandalardır.
Ocak ayıyla başlayan, aralık ayıyla biten ajandalardaki ortak özellik; başlarının dolu, sonlarının boş olmasıdır. Bunun sebebi istikrarsızlık, insanların öz saygı yetilerini kaybetmiş olmaları ve üşengeçliktir. Başka sebepler de olsa geneli böyle özetlenebilir.
Ben bu ajandalardan biriyim. Beni kırtasiyede görüp bayılan, bütçesini aşsa bile satın alan yazıcım -ki sanırım adı Feride- yeni hayatının ilk gününe hazırdı. Yani 1 Ocak 2020 gününe.
Bari pazartesiye denk gelseydi diye hayıflanılan 1 Ocak 2020 maalesef çarşambaya denk geliyordu. Bu sebeple bile hedeflerinden vazgeçer diye korkmuyor değildim. Neler yapmayacaktı ki yeni yılda…
Günde on bin adım atacak, zayıflayacak, on sayfa kitap okuyacak, her gün erken kalkıp cilt bakımı yapacak, daha iyi bir insan olacak, kendini sevecek, yüzmeye gidecek, yarım bıraktığı atkısını tekrar örmeye başlayacak ama en önemlisi bir an bile boş durmadan bunların hepsini yapacaktı. Sahi, yapacak mıydı? 31 Aralık 2019 günü okuldan gelir gelmez yatmış, gece film izleyerek uyuyakalmıştı ve ertesi gün sihirli bir değnekle dokunulmuşçasına güzelleşecek miydi hayatı?
Feride’yi bilemeyiz ama ajandası -yani ben- hazırdım. Çok heyecanlıydım. Umarım hedef listesinin en azından yarısına tik atar diye dualar ediyorum.
O gün gerçekten erken kalktı Feride. “Daha sonra izle” listesinden bir esneme hareketleri videosu açtı. Sonrasında başlangıç seviyesi pilates bile yaptı. Üstüne bir mont giydi, fırına gitti. Tam buğday ekmeği aldı. Öyle ya, diyette beyaz ekmek yiyecek değildi. Bunları nereden biliyorsun diye sorarsanız -daha çevreci olmak için aldığı- bez çantasında yanındaydım. Dışarıda hava soğuk olsa bile biraz yürüdük. Bir banka oturduk, beni eline aldı, biraz kurcaladı. Üşüyünce eve gittik. Güzel bir kahvaltı yaptı. Duş aldı, cilt bakımı da yaptı. Bir film açtı, atkıdan biraz ördü.
Öğleden sonra tekrar dışarıya çıktı. Bir kafede salata yedi. Her yer kapalıydı ama şans eseri kafe açıktı. Sonra eve döndü. İyi hissediyordu. Beni açtı. Listeye tikler attı. Kenarıma çiçek böcek çizdi. Evini biraz düzenledi. İnternetten birkaç çiçek sipariş etti. Kendime bakıyorum, çiçeğe de bakarım diye düşündü.
Aradan aylar geçti. Arada beni hatırladı, bana yazmayı bıraktı. Listedekilerin bazılarını yaptı, bazısını yapamadı. Diyeti bıraktı, beni de bıraktı. Süslü kâğıt cildim rafta tozlandı. Evini temizlerken tozumu aldı. Yılbaşını hatırladı. Dışarı çıktı. Yeni bir ajanda almaya… Bu kez söz verdi kendine, yeni ajandasına ve bana. Hedeflerini uçuk seçmeyecek, günde on bin adım atacak, zayıflayacak, on sayfa kitap okuyacak, her gün erken kalkıp cilt bakımı yapacak, daha iyi bir insan olacak, kendini sevecek, yüzmeye gidecek, yarım bıraktığı atkısını tekrar örmeye başlayacak ama en önemlisi bir an bile boş durmadan bunların hepsini yapacaktı. Sahi, yapacak mıydı?
Turnalargökyüzünde
2022-12-01T01:54:34+03:00teşekkur ederim Meriç. :) Çok incesin.
Meriç Koç
2022-11-30T10:33:46+03:00Ajanda fikri ne zaman geçse zihnimden, bu yazıyı hatırlayacağım. Gerçekten çok güzel bir ödevmiş. Amacına hizmet etmiş sanıyorum :)
Turnalargökyüzünde
2022-11-17T23:01:45+03:00Okuduğunuz için teşekkür ederim. Aslında bu yazıyı verilen bir ödev üstüne yazdım. Ödevin amacı bir eşyanın gözünden sahibini anlatmaktı ve ortaya böyle bir şey çıktı :)
Kenan Birkan
2022-11-17T22:00:42+03:00Özgün bir öykü. Fena bir fikir değil. Kaleminize sağlık.
Mısra Ergök
2022-11-17T21:53:14+03:00Öyküyü beğendim. Ajanda ağzından yazmak orijinal bir fikir, hoşuma gitti. Daha uzun olsa mıydı diye düşündüm ama böyle de iyiydi. :)