Yeniden denemek mümkün olsaydı şayet başladığım her işi ince ince düşünmezdim. Çok fazla hırpalamazdım kendimi. Şayet o hak bir kere daha verilseydi bana, anlamlandıramadığım hiçbir duygunun peşinde sürüklenmezdim. Eğer diyorum yapabilseydim, mümkün olsaydı; bugün baktığım gözlerle dün bakabilmek, bakıp da gördüğüm her şeyin benim hayalimden, düşünce yapımdan ibaret olduğunu bilirdim. Bugün iyi ki dediğim hiçbir şey için keşke demezdim. Severdim, çok severdim, belki de sevmezdim, bu ikisinin arasındaki o incecik çizgiyi yakalardım mesela ve yakalamışken bırakmazdım da. Tüm duygularıma eşit davranırdım, sonra ağlamak, gülmek, sevinmek, üzülmek, hüzünlenmek, sevmek, aşık olmak, yalnız hissetmek, kalabalık hissetmek... Hepsine şans verirdim. Hepsine benimle beraber olmaları için şans verdiğim gibi iyi ki oldukları için de minnet duyardım. Öyle de ince olurdum anlayacağınız... Daha neler neler, eminim hayatta savrulup giderken daha çok olacak "yeniden denemek mümkün olsaydı" diye başladığımız cümleler ama hep keşkeler olmayacak, iyi ki'ler de olacak bak buna adım kadar eminim. Fakat işin komik yanı bu ya, iyi ki de desek keşke de desek hep bir geçmişe hasret duyarak yaşayacağız, hep bir yeniden yaşamak mümkün olsaydılarla başlayan cümleler kuracağız. Çünkü ya hep özlediklerimiz olacak ya da özlemekten vazgeçmek istediklerimiz... Yaşamak denilen de bu oluyor sanırım, hep bir geçmişe duyulan özlem. Havada, suda, kokuda, radyoda çalan şarkıda, rastgele görünen tanıdıkta eskiye gidebilmek, eskinin o muazzam seyrine dalmak... Fazla konuştum sanki yine içimdeki benle. O da bir alem, hiç yorulmak sıkılmak bilmiyor. Muhabbetin güzelliğine alışınca vazgeçmek mümkün olmuyor demek ki. Aa muhabbet demişken, kendi kendine konuşmak demişken, sahi ne zamandır sohbet ediyorsun kendinle yahut etmiyorsun? Sana bir sır vereyim mi? İhmal etme kendini, sohbetin en güzeli kendinle yaptığındır. Çok dağıttım sanki konuyu... yok yok yolunda her şey, sadece şunu hatırlatmasını yapmak istedim, insan büyüyünce küçükken olduğundan daha fazla konuşuyor kendiyle, fark ettim bunu. Belki de kendisini en iyi kendisinin dinlediğinden kaynaklı olsa gerek. Al sana geçmişi özlemek için de bir sebep daha... Eminim bu böyle uzar gider. Hasret bitmez. Çok sevdiğim bir hocam; "bir nefesi bir kere alabilirsiniz bir daha tekrarı olmaz" derken zamanının önemini hep vurgulardı, şimdi anlamak çok daha kolay ama üzücü. Eskiden zaman kavramını karşılayan kelimeler arasında su ve rüzgar kelimeleri varmış; biri akıp geçiyor, diğeri esip geçiyor, hangisini elde tutmak mümkün? Ya da hangisinin hızına yetişmek mümkün? Geriye sadece artıklar kalıyor. Küçük küçük yıkıntılar yahut izler... Şayet yeniden mümkün olsaydı o rüzgara kapılır, o suyun akışına göre hareket ederdim. Severdim, çok severdim...