Göz kapaklarında birikmiş iki buçuk senelik, ikişer parmak çapak.


Normalin olmuş. Göremediğini kabullenmişsin, göremeyeceğin fikrine boyun eğmişsin. Göz kapaklarının içine de zaman içinde algıda seçicilikle mükemmelleştirdiğin bir çöp adam çizmişsin. Nereye baksan onu görmüşsün, neye dönsen onu izlemişsin. Gelip karşına oturmuş aslında zaman zaman başkaları, ama silüetlerinin gölgeleri düşmüş üzerine; tüm gölgeleri tek tek kıyasa sokmuşsun bir çöp adamla, kaybedeceklerini bile bile.


Öyle de olmuş. Kaybetmişler.


Çekilmek zorunda bırakılmışlar ve de çekilmişler. Bazen ağlaya ağlaya, bazen güle güle.


Tam iki buçuk sene.


Ve tam da artık inanmışken kör olduğuna etrafındakiler bile.


Birden açılmış gözlerin.


Aslında birden değil de, edebiyatın güzelliğinden. Gün gün, an an, yardımla, el birliğiyle, kurban ederek birkaç kirpiğini ve bırakarak düşenleri de düştükleri yerlerde. Öyle veya böyle, ışık girmeye başlamış sonra eskiden suni çizgilerin at koşturduğu izbe yerlerine.


Voila!

Voila!

Voila!...


Ama şarkıdaki gibi, yumuşak bir tonda yani. Dönüp duran ince bir nakaratı çok yeni bir sesten dinliyor olma hissi. Belki benzer şarkıları, belki benzer sözleri, fakat yeni bir kulakla ve taze bir dikkatle şimdi.


Yeni renkler.


Mavi bir göze sadece mavi bir göz olabilme hakkını vermek yeniden, belki. Ya da yeni bir sıcaklığın yeni bir sıcaklık olduğunu idrak edebilme hali.


Öyle, iki cümlede yazılabiliyor ama aslında az şey mi?

Değil.


Paçalarımı sıvayıp koşabildiğim yere kadar koşup, kendimi içine atacak hırçın dalgalar göremiyorum önümde bununla birlikte; ama zaten görmek istemiyorum aslında içten içe.


Ah, hadi, lütfen, yavaşça girelim bu kez denize.


Kuşlara bakalım, bulutlara bakalım, gün sıcağından ter içinde kalmış ve koşturan küçük çocuklara bakalım; ince ince takdir edelim kum tanelerinin masumiyetini. Bütün bunlar sürerken hiç bozmayalım yürüyüşümüzün sakin ritmini ve bırakalım da kendi kendine tırmansın o hafif serinlik, ayak parmaklarımızdan omurgamıza.


Tekrar deneyelim yaşamayı.


Zaten tüm bu yeniden yaşamalar, günün sonunda tek bir yaşam sayılır.