Rüzgarında kan kokusu

Çiçeğe bulaştırır yüzü kızarmaz

Kızaran bir gül koparmayı marifet sayar

Hafızasındaki benli yanılgı hiç şaşmaz

Gördüğünü göreceğine değiştirir ve

Çevrimi yerine koyar

Kör benliğinde yetişkin bomba atar

Bir namlu daha çevrilirse kafasında gülle kaçar

Sen ona öldüğünü söyle o daha çok yaşar


Döl onun sürüngüsüdür

Islak bir duvarda bir kertenkele nasıl yanarsa

Sende de onu haklayacak

Öyle bir yenilgi var

Hangi savaş buna müsaade eder bilinmez

Sen bilmezsin kimse bilmez

Ortada kalır yani kilise

Çanı koparan elbet çığlığı da hazırlar


Marifet sende değil seni ona tül kılanda

İşte böyle örtersin çıplaklığını

Sayende ölmüşse ve bundan kaçamıyorsan

Daha fazla şart koşma yoksa Tanrı şaşar

Değişik bir manevrayla bilinmez bir mevziden yeni bir manzara doğar


Yoksa sen ölü müsün?

Yoksa ellerin neden bu kadar karmaşık?


Hep soruyorsun bir gün ben de gül eğecek miyim

Ya da mavzerim mi sapacak

Bilmediğin bir tene nasıl benzediğini anladığında

Şöylemesine bir gül eğeceksin ki

Rüzgarın kan değil

Gül kokacak!


Belki bir siren sesinde buluşuruz