Siz yetersizlik hissi nasıldır bilir misiniz?
İnsanı içten içe yiyen bir bakteri gibidir. Elinizden geleni yaptığınıza eminsinizdir muhakkak. Ancak bu bile yeterli değildir.
İnsan her durumda kendini yetersiz hissedebilir. Notlarında, arkadaşlarının yanında, ailesinde veya herhangi bir toplulukta. Fakat en beteri insanın kendi kendineyken hissettiği yetersizliktir.
Öyle bir haldesindir ki kendi kendine bile yetemezsin.
Hatta işi büyütüp kendi kendinizi zorbalayabilir, kendi kendinizi yiyen o bakteri olabilirsiniz.
"Hadi Ceren, gerçekten bunu bile yapamıyor musun?"
Bunu kendime kaç kere söylediğimi saymadım, belki de yüzleri geçmişizdir. Peki insan ne olur da kendine bunu söyleyecek bi duruma düşer? İnsanı bu hale getiren nedir?
Diğerlerini bilemem lakin benimkinin sebebi belli.
Anne ve baban sen bir şeyi düzgünce beceremedikçe sana "aferin" diyemiyorsa, seni sevdiğini anca o zaman gösteriyorsa işte bu sana yetersizlik hissini öğretir.
Yetersizliğin insana iyi yansımaları var elbette. Örneğin ben çok güzel resim çizerim. Dörtten fazla enstrüman çalarım. Size on farklı dilde merhaba derim, dört dilde kendimi ifade edecek kadar konuşabilirim. Yazı yazmada iyiyimdir. Kendimi iyi ifade edebilirim -ki bunun sebebi başkalarıyla değil kendimle çok sık muhabbet etmemdir- ve bunu kelimelere dökerken zorlanmam. Giyim konusunda ve insanlarla iletişim konusunda dikkatliyimdir. Doğa fotoğrafları çekmekte iyiyimdir falan filan.
Tüm bunların sebebi ise ailemin bir "Aferin" demesini istediğim içindi tahmin edebileceğiniz üzere.
Yaşıtlarıma göre fazla olgun olduğum için ailem benimle gurur duyar ancak bana çocukluğumu yaşatmayan da kendileridir. Ben beş yaşındayken geride bıraktılar benim çocukluğumu. Mesela ben hiç babamla parka gitmedim. Annem beni hiç okula bırakmadı. Kendi odamda sessiz sakin oturmamı beklediler, bu da benim bir sürü hobi edinmemle son buldu. Övünmek gibi olmasın insanlar enstrüman çaldığımda dinlemeyi severler fakat ben çalmayı pek sevmem. Çocukluğuma ihanet ettiğimi hissettiğimden midir bilmem, hobilerimle ilgilenmek bende hep bir vicdan azabı uyandırır. Ben bunları yazana, kendimi ifade edene kadar da kimse beni bilmez, hikayemi bilmez. Beni hep "bencil" ilan eder ama en bencilin kendi olduğunu bilmez. Aslında onu kendimden çok düşündüğümü bilmez kimse, bunu anlatsam da anlamaz gerçi. Çünkü ben çok soğuk, duvarlı, bencil ve kötü bir çocuğumdur onun gözünde. Onun yetiştirdiği evlat böyle olmaz, bilse belki beni doğurmaz bile! Kötüyüm ya ben(!)
Karşısındaki insanın kötü mü iyi mi olduğuna kim karar verir? Elbette kendisi!
Size kötü olan insan başkasına iyi olmaz mı? Olur ya. Sizden esirgedikleri başkalarına verilmedi mi sanki. Size yasakladıkları başkalarında desteklenmedi mi sanki.
Birinin kötü olduğunu düşünüyorsanız kendinize bakınız, rica ediyorum. Siz ona karşı iyi olduğunuza emin misiniz ki onun size karşı iyi olmasını bekliyorsunuz?
Belki de siz hep haklısınızdır, kim bilir?
Ceren
2024-05-12T15:01:09+03:00Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Burak Bey. Sözlerinize katılıyorum, belki de tek yapmamız gereken bize bağlı gelişmeyen durumları, insanları kabullenmektir. Fakat bazen insanları olduğu gibi kabullenmek yerine değiştirmeye çalışmak, onu olduğu bu durumdan kurtarmaya benziyor benim gözümde. Elbette işin sonunda ben de insanları kabulleniyorum ama yine de bir denememiz gerektiğini düşünüyorum.