Üniversite hayatımın başlaması ile kendimi çalışma hayatının içerisine atmam da bir oldu. Henüz hala daha kariyer hayatımın başında olduğumun farkında olsam da 3 farklı işte ve 3 farklı pozisyonda çalışmanın bana kazandırdığı tecrübelerin, beni iş hayatında erken yaşta olgunlaştırdığını ve profesyonelliğimi arttırdığını da itiraf etmeliyim. Fakat gerek kişisel özelliklerimden gerekse bulunduğum iş ortamlarının çeşitliliğinden dolayı, yaşadıklarımdan aldığım birçok ders ve kendimde değiştirdiğim birçok özellik olması kaçınılmazdı. Tüm bu tecrübelerimden yola çıkarak, kendimi iş hayatının yıpratıcı özelliklerinden koruyup daha başarılı bir kariyer hayatı inşa edebilmek adına, kendim ve okuyucular için kısa bir rehber hazırlama ihtiyacı duydum. Yazacaklarım yalnızca benim gözlemlerimi ve çıkarımlarımı içerdiği için yazımın tamamen öznel ifadelerden oluşacağını belirtmek isterim. İşte yer yer mutlu yer yer ise tükenmiş hissettiğim kısa kariyer yolculuğumdan birkaç yol gösterici tavsiye:


1- Duygularımızı ve duygusal durumumuzu kariyer hayatımıza karıştırmamak: Duygularını oldukça yoğun hisseden bir insan olarak bu hayatta her zaman ve her yerde duygularımız ile hareket etme özgürlüğüne sahip olmamız gerektiğini savunurdum. Fakat son 1 yılda bu konuya bakış açım beklemediğim bir şekilde tam tersine döndü. Bazı ortamlar duygularımızı göstermemiz için yeterli özgürlüğe sahip değildir ve bu da o ortamlarda daha profesyonel hareket etmemiz gerektiğinin bir göstergesidir. Karşılaştığımız olaylar karşısında her ne kadar şefkat, pişmanlık, öfke gibi duyguları yoğun olarak hissetsek de bu durumlar ile ilgili karar alırken belli başlı sınırlara dikkat etmemiz ve bazı kuralları uygulamamız gerekirse duygularımızı ikinci plana atmamız daha doğrudur. Bu durumu eskiden sahtelik olarak adlandırırdım fakat tecrübelediğim birkaç zorlu durumdan sonra bunun profesyonellik olarak adlandırılabileceğini anladım.


2- Merkeze her daim kendimizi ve kendi sorumluluklarımızı almak: Her ne kadar bu durum hepimiz için değişiklik gösterse de birçoğumuz insanlarla birlikte çalışmaktayız. Bu da bizi takım çalışması yapmayı öğrenmeye iter. Böyle durumlarda dikkat etmemiz gereken en önemli şeyin kendi sorumluluklarımıza ve kendi ihtiyaçlarımıza odaklanmak olduğuna inanıyorum. Ortada 5 kişinin ortaklaşa yapması gereken bir iş varsa bizim yalnızca 1 kişilik iş gücü sergilememiz ve öncelikli olarak kendi sorumluluğumuzu yerine getirmek üzere emek sarf etmemiz gerekmektedir. Bir başkasının ihtiyaçlarını gözetip onun sorumluluğunu sırtlanmak bir süre sonra bizi yıpratır ve tahammül seviyemiz azalacağı için de verimliliğimiz düşer.


3- Sınırlarımızı belirlemek: Duygusal ve fiziksel sınırlar hayatımızın her alanında büyük önem taşır. Konu iş hayatına geldiğinde de, sahip olduğumuz sınırlar hem başarımızı hem de zihinsel sağlığımızı doğrudan etkiler. İstemediğimiz bir şey için "Hayır" demek, tercih etmediğimiz bir ortamda bulunmamak için karşımızdaki kişileri reddetmek bazı durumlarda bizim için kurtarıcı olabilir. Bu, yukarıda bahsettiğim "kendini merkeze koymak" gerekliliği ile de bağlantılıdır. Siz sınırlarınızı ne kadar sağlıklı ve açık bir şekilde belli ederseniz iş ortamınızdaki insanlar da sizinle ona göre iletişim kurarlar. Sorumluluğunuz dahilinde olmayan bir işi size yüklemek, molanızda ya da izin gününüzde size ulaşmaya çalışmak gibi şeylere yeltenmezler zira sizin bu durumda nasıl bir karşılık verebileceğinizi az çok tahmin ederler.


4- Yapabileceklerimizi ve yapamayacaklarımızı açıkça dile getirmek: Bu da aslında sınır koymanın bir parçasıdır. Siz kendinizle ilgili bir gerçeği dile getirmezseniz karşınızdaki insanlar bu gerçeği sizin yerinize anlamaya ya da tahmin etmeye çalışmaz. Eğer çalıştığınız yerde size zor gelen bir sorumluluk varsa bunu yapamadığınızı ve yardıma ihtiyaç duyduğunuzu söylemek çok doğaldır. Aynı şekilde sorumluluklarınızın ne kadarını yerine getirebileceğinizi de peşim peşin söylemeniz gerekir. Sizi zorlayan bir konu hakkında sesinizi çıkarmadığını müddetçe diğer insanlar işlerin altından kalkabildiğinizi düşünür ve yükünüzü hafifletmek yerine arttırabilirler. Size zor gelen bir şey karşısında pasif-agresif davranmak ya da kurban psikolojisine düşmek yerine açık iletişim kurarak yardım istemeli ya da en azından neyi ne kadar yapabildiğinizi etrafınıza duyurmalısınız.


5- Diğer insanların yanlışlarını veya eksiklerini kişiselleştirmemek: Daha önce de belirttiğim gibi birçoğumuz diğer insanlarla birlikte çalışmaktayız ve bir işin gidişatı her zaman %100 bizim çabamız ile ilerlemez. Hele ki benim gibi, yaptığı işin büyük bir kısma başka birimlere & kurumlara bağlı olan bir insansanız bu maddeye ekstra dikkat etmeniz gerekmektedir. Bağlantılı olduğunuz birim ya da kurumun sahip olduğu prosedürlere göre sizin işleriniz aksayabilir ya da olumsuz sonuçlanabilir. Böyle durumlarda, siz üzerinize düşen sorumlulukları yerine getirdiyseniz diğer etkenlerin sizin performansınızı ya da ruhsal sağlığınızı etkilemesine izin vermemeyi öğrenmelisiniz. Ortada kişisel olarak üzerinize alınacağınız bir şey yok. Hizmet verdiğiniz insanların üzerinizdeki baskısı fazlaysa onlara bazı durumların sizin elinizde olmadığını profesyonelce açıklayabilirsiniz. Karşınızdaki insanlar laftan anlamıyorlarsa da inanın bu onların sorunu. :)


6- Kontrolümüz dışındaki şeylerin stresini yaşamamak: Bu madde aslında yukarıdaki madde ile oldukça bağlantılı. Sizin elinizde olmayan durumları kişiselleştirmemeyi başarsanız bile bazen bu durumların sizde stres yaratmasını engelleyemeyebilirsiniz. Müdahale edemeyeceğiniz şeylerin zihninizde yer etmesine izin vermek yalnızca sizi yorar, sorunları çözmez ya da işleri hızlandırmaz.


7- Mesai saatleri dışında iş ile meşgul olmamak & iş düşünmemek: Evet, zamanımızın çoğunu işte geçiriyoruz ve işimiz, iş yerindeki insanlar ya da olaylar bizi oldukça meşgul ediyor. Fakat hepimizin iş dışında da bir hayatı vardır ve o hayattaki huzurumuzu ne kadar çok sağlarsak iş yerindeki strese de o kadar çok dayanabiliriz. Bunun yolu da iş dışındaki zamanımızda işi olabildiğince az düşünmekten geçer. Mesai saatleri dışında mailleri kontrol etmek, hizmet verdiğimiz kişilerin mesai saatleri dışında bizimle iletişime geçmesine izin vermek, izin günlerinde ya da tatillerde de iş peşinde koşturmak bize kendimizi ve ihtiyaçlarımızı unutturabilir. Çalışma süremiz ne kadar uzun olursa olsun geriye kalan zaman yalnızca bizimdir.


8- Kendimize iş dışında bir alan yaratmak: Bu madde yukarıdaki madde ile oldukça bağlantılıdır. İş süresince yaşadığımız olumsuzlukların zihnimizi meşgul etmemesi için iş dışında nefes alabileceğimiz alanlar yaratmamız gerekir. Her ne kadar uzun çalışma saatleri bize tam tersiymiş gibi hissettirse de aslında hayatımız işimizden ibaret değildir, işimiz hayatımızın olağan akışındaki süreçlerden yalnızca bir tanesidir. Bu sebeple de nefes alabileceğimiz alanların varlığı bizler için kurtarıcı olacaktır.


9- Birlikte çalıştığımız insanların da bir hayatı var: Kimi zaman destekçi kimi zaman ise sinir bozucu olan çalışma arkadaşlarımız da aslında yalnızca para kazanmak için oradalar ve onların da kendi sosyal hayatları, yaşam şartları ve kişilikleri var. Her ne kadar uzun saatler birlikte vakit geçirsek de onlarla yaşadığımız bazı problemlerin sebebi yalnızca iş ortamında bir araya geliyor olmak olabilir çünkü iş ortamında her daim tam anlamıyla kendimizi yansıtamayabiliriz. Bu sebeple onların her hareketinden büyük anlamlar çıkarmaya ve çalışma ortamını bizim açımızdan zorlu bir hale getirecek alınganlıklara yer vermemeliyiz. Sınırlarımızın aşıldığını ya da hakkımızın yendiğini düşündüğümüz zaman tavrımız bu kadar umursamaz ve sevecen olmamalı tabi orası ayrı.


10- Sakin olun, dünyayı kurtarmıyoruz: Sağlık, emniyet, itfaiye gibi riskli ve insan hayatı için önem arz eden alanlarda çalışmıyorsanız eğer size işiniz ile ilgili bir haberim var. Sakin olun, dünyayı kurtarmıyoruz. Her iş kendi içinde değerli ve önemlidir fakat özellikle beyaz yakalılar için söylemeliyim ki kimsenin hayatını kurtardığımız falan yok. Geç teslim edilen projeler, yanlış hazırlanmış raporlar, eksik atılmış mailler vs alışkanlık haline gelmediği sürece çok büyük sorunlar değildir ve sizin de insan olarak hata yapma lüksünüz vardır. Zaten her şeyi dört dörtlük yapsanız dahi kimsenin size madalya taktığı falan yok rahat olun :)


İş hayatı hakkında tecrübelerimden yaptığım çıkarımlar bu kadardı. Birilerinin içini ferahlatırsa ne mutlu bana.