Bir şehre giderken yıkılmıştı şehir

Artık yollarımız bir değil

Bakışlarımız da

kuytusunda kendini kaybetmişti ve bitmez bir yokluktan aktı o nehir

Ben bir başka olmayı deneyeceğim

Gölgem de peşimden gelebilir


Sen artık ruhumda sus

Saklı kalmışlığıma bir kurşun ile koynuma bir yas verdin

Gideceksen gidecektin, bir hiç uğruna durdun bende

Ben hiç göç etmemiş

Dahası gitmeleri bile düzgünce becerememiş adamım

Beni bulduğun gayya kuyusunda Yusuf arardın

Bu yıkılan bir şehrin ve kayıp bir evladın hikayesi

Taçtan bir yaprak, solgun bir akşamüstü ve kalpte yeri olmayan bir sevdadır


İçime kuzgunlar hükmediyor artık

Bir küçük alın yazısı denilir, kendiliğinden söylenir

Marifet bu ya masa hiç oturulmamış gibi terk edilir

Birkaç düşten kalma parçalar

Oturup kalmışlığım bir zaferin düşüne

Akametin düşüp gelişi peşime

Kendimle tutuştuğum kavga

Eskimiştir, bundan böyle tozuna karışabilir


İşte bir adam gündüz vakti balkonunda eksilmişti

Yarım kalmışlık başka bir bütünün katilidir

Nihayeti söylenmiş bunca yaşanmışlığın

Akıl ve kalp zaten hep başka bilmiştir


Ve ben

Bir yerlerde hep hatırla

Kalbin başka bir kalbe davetli değil

Geri döneceksin yollardan başka bir perişanlık bu

Hatırası hatıranın sancısına denk gelir

Artık yeri yoktur vaktiyle bir hükümranlık bu 

Sen o şehre giderken yıkılmıştı şehir