Yaşar KEMAL'in kaleminden "Yılanı Öldürseler"...
Kırsalda yozlaşmış bir topluluğun birbirini takip eden cinayetlere nasıl kapı araladığını dönen, saran ve huzursuz eden diyaloglarla anlatan bir romandan bahsediyorum. Eserin ama karakteri Hasan, çocuk yaşında kendi annesinin katili olana dek taşralı kan davası baskılarına maruz kalır. Annesi Esme dünya güzeli bir kadındır. Babası Halil ise zengin bir ailenin çocuğu. Halil gençliğinde Esme'ye zorla sahip olur. Gün döner dolaşır, Esme'nin sevdalısı Abbas sofra başında Halil'in canını alır. Abbas da öldürülür. Hasan'ın hikâyesi, okurun kokusunu buram buram hissettiği o sofrada başlar. O andan sonra Hasan için yalnızca beynini kemiren taşra fısıltıları vardır. Esme, oğlunu kaçmak istese de ölen kocasının ailesinden bir türlü kurtulamaz. Esme'yi öldüremeyen aile çareyi Hasan'ın aklına faili olacağı cinayeti işlemekte bulur. Annesinin ahlaksız oluşu ve kan davasına adına diyaloglar Hasan'ı bir yılan gibi sıkmaya, boğmaya, zehirlemeye başlar. Sonunda bir rüya anı hissi veren sahnede Hasan'ın elindeki silah patlar. Annesi Esme'yi öldürüp babasının intikamını almıştır.
Bir hocam demişti ki "Bir romanın başında bir silah varsa o silah sonunda patlamalıdır." Nitekim romanın başında babasının Hasan'a hediye ettiği sedef işlemeli silah sonunda annesinin göğsünde patlar. Olayların seyredişi ve atmosfere dair her detay öyle incelikle verilmiştir ki okur romanın içine girer ve köylülerin arasına karışır. Okurun biz izleyici değil kahraman olduğu bu roman,okunacaklar listesine mutlaka eklenmeli, tavsiye olarak üzerine Fakir Baykurt'un "Yılanların Öcü" romanı okunmalıdır.