Kim olduğum sorusunu kırlara serptim

Eski savaşta Gineli bir renk tüccarıydı babam

En ucuz rengi tahmin edersin

Sokakta bir duble temiz hava

Bir bardak telaş

Geçen gün bir santranç maçında üç Fransızı yendim

Atlar şahaneydi

Kim yamyam kim medeni garip bir soru

Bir burca tutunup hiç tarihi seyrettin mi

Zamanın bu taze sayfasında yaşamak

Bilmiyorum ama bence yenilenmek mümkünken

Pişmanlığı öğrenmek zor

Geçen gün 15. yüzyıla uğradım

Floransa heyecanlı İstanbul hala Byzantium'du

Medicilere selam verip döndüm yine bir Yesevi tekkesine

Dizlerim dizlerim ancak bir kubbe altında kırılır

Başım eğri

Gövdem çürümüşken bunca yüzyıl

Kubbenin o en ortasında

Meleklere bir mektup verdim

Dili oldukça ağdalıydı

İstedim ki yalnız beni Yaradan anlasın

Doğrulttum acılarımı

Şarap mahzeninde hala sakladığım o şişe

Seninle içmek dilediğim arzular

Keşke dedim

Napolyon yenilmeseydi

Kibriyle büyüyen cüce hükümdar

Mısır'da kendine bir piramit vermiştim

Yoksa çalacaktı diğer her şey gibi

Böylece onu kötülemiş oldum

İntikamı böyle alır tarihçiler

Peki ne yapacağım

Seninle uyanıp seninle uyurken

Zaman senden bahsediyorum

Taşıyamıyorum bunca anıyı

İki günlük ve sonsuz sayıda

Ah yıldız tozum

Gitsen ne fayda

Madenimiz bir

Yıldız tozuyla yoğrulmuşuz

Nerede kalmıştık katip

Hangi yüzyıldayız

Bir an kendimi kaybettim

Adım seyyah çelebiymiş

Kavuklunun biri boynumu vurduruyordu

Neyseki bir kuş tüyü kalem arakladım

Mürekkebi getir

Şimdi yeniden eskimek zamanı

Şöyle yaz

Seyyah Çelebi 1901 yıl yaşadı

Yıldız izler

Tozuna yüzün gözün sürerdi

Bir yeniçeri isyanında yandı

Rasathanesini terketmeyerek

O kubbenin ortasındaki meleğe verdiği

Mektupla yükseliyor şimdi semada