Yıldızlara bak, bir şarkı tutturmuşlar. Güzün mü yazın mı bilemiyorum, gelişine göre sözleri konduracaklar. Gökyüzünü izlerdim, kirpiklerinin arasından düşlerdim. Biri açılır diğeri kapanır, bulutları buğu ederdi. Bir gülüşün eklendi mi güneş hepsini silerdi. Gök yüzün geceyi gündüz ederdi. Ben karanlıklarda yaşamaya alışkınım, bir o kadar da meftunum. Ama mehtabına meftunluğumdan çok değil. Yıldızlara bakmayı bıraktım, sensizlikten hiç değil. Sessizlikten. Bir yokluk ne koca yer kaplarmış, orada öğrendim. Göğü dağılınca insan yönünü nasıl şaşarmış, hayret ederdim. Gitmek ya da gelmek istemiyorum şimdi, niyetimse kalmak hiç değil. Yerim yurdum yok, içime bile sığamıyorum. Önceden uçmayı dilerdim, şimdi neresi yukarı bilemiyorum. Rüzgar esmiyor, varsa da hissetmiyorum. İçim üşüyor ve bu fiziksel değil. Doğmadığın pencerem, soğumuş buz gibi kahvem… Neden bunu yapıyorum kendime? Bir yerde olmak istemiyorum, bir yer olmak istiyorum. Kendime yetiyorum da kendimi yetiremiyorum. Yıldızlara bak, nasıl da susmuşlar. Belki de gittiler, ben hala sabahı bekliyorum.