Hava kararmaya başladı artık bir ağacın altına geçip dinlenelim. Yorulduk sanki ne dersin?
Ne gariptir ki yaşarken bile yoruluyor insan. Akşam olup da evimize çekildiğimizde kendi karanlığımız ile baş başa kalırız ve herkesin kendi karanlığında boğulduğu bir yer vardır. Biz zaten onları geceye sakladığımız içindir geceye olan özlemimiz. Kendimizi geceye hapsedip gökyüzündeki yıldızların arasında kaybolmayı ne de çok severiz. Keşke yarın hiç olmasa, güneş doğmasa, gece sonsuza kadar sürse deriz.
Baksana gökyüzüne! İnsan nasıl sevmez bu ışıltılı gökyüzünü. Hadi uzanalım! Yorulduğumuza değecek bir manzara ha! Ne dersin? Yemyeşil çimlere uzanıp gökyüzüne bakıyorum. Ağaçların dallarının seyrekleştiği yerde gökyüzüne bakıyorum. Yavaş yavaş yıldızlar da çıkmaya başlamış.
Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Kim bilir nice insanlar bizim gibi durup gökyüzünü izledi. Kim bilir kimler geldi geçti bu dünyadan. Onlarda gökyüzüne bakarken kaybolmuş mudur?
Gökyüzüne bakarken kaybolup gidelim...
Kaybolmak istiyoruz, her şeyden kaçmak için yarından, sorumluluklardan, hatalardan, korktuklarımızdan... Çünkü gece tıpkı bir örtü gibi gizler bizi. Sanırız ki gece bizi sonsuza kadar saklayacak. Ama zaman akarken gecenin karanlık örtüsü de kaybolmaya başlar. Gece yerini aydınlığa verirken gün doğmaya başlar. Hafiften vuran aydınlık ile kuşların cıvıltısı da yükselir. Güneş bir gün daha bizim için doğmaya başlar, bir gün daha umut yeşerir gökyüzünde. Tıpkı bu döngü gibi hayatın zorluklarınında beraberinde kolaylıkları doğmaya başlar. Tıpkı yüzüne vuran sıcak bir güneş gibi, yollarını aydınlatan sana umudu fısıldayan bir güneş gibi.
O zaman biraz uyuyup dinlenelim yürüyecek çok yolumuz var. Sabah yeni umutlara uyanmak üzere, iyi geceler yol arkadaşım.