Geceleri, daha çok hissederiz yaşamayı. Çünkü insanlar elini çekmiştir her şeyden bu vakitte. Onlar ortada yokken ne kadar da güzel görünür etraf. Arabalar, bir yarasanın kanat çırpışına veya kapalı bir havadaysa gök gürültüsüne teslim eder seslerini, geceleri. Belki birazdan bir yağmur başlar yahut yıldızlı bir gece için müsaade ister bulutlar. Sokak lambaları yanar fakat bu esnada engellese de kimi zaman yıldızları görmemizi, durduramaz çoğu zaman. Çünkü yıldızlara aittir gök kubbe ve alabildiğine güzel bu manzara için sokak lambaları bile çoğu zaman solgun numarası yapar. Eminim kıskanıyorlardır da yıldızları. Adeta bir sanat eseridir onlar çünkü. Biz tam uykuya dalma sırasındayken orada, capcanlı bir eser, bize bir şeyler anlatırcasına yanıp sönerler. Tam bu saatte, uykumdan onların daveti üzerine uyanıp muhteşem varlıklarını seyrediyorum. Üzerimde yeşil bir sweatshirt, doğaya özenmişim, elimdeyse kahvem ve kimsem yok kulağımdaki müzik ve kafamı kaldırdığımda gördüğüm koca gökyüzüm hariç. Huzur. Hissettiğim şey bu. Açken yediğim, en sevdiğim yemeğin verdiği gibi bir his bu. Veya çok yalnız hissettiğinde, istediğin o kişinin gelip sana o anda sarılması gibi bir his. Tadı, kokusu yok ama varlığını bu duyulardan daha yoğun hissedebildiğin bir duygu. Bana bu huzuru veren yıldızlarla konuşuyorum sessizce. Sanki beni anlayan binlerce insan gibi. Samimi ve beni yargılamıyorlar. Yaşama dair ilham veriyorlar. Kara sandığımız geceyi bir nebze aydınlatabilmek için parça parça her yana dağılıp ateş böceği misali parlıyorlar oldukları yerde. Beni düşündüren özellikleri de bu ya. Parça parçayken, karanlığın ta ortasındayken nasıl oluyor da hala böyle parlayabiliyorlar, o sonsuz  boşlukta nasıl oluyor da tutunabiliyorlar? Bir insan yıldız olabilseydi eğer, kayan yıldız olurdu bence. Çünkü insan dayanamıyor zorluğa, ilk tutunamayışta bırakıyor kendini bilinmeze. Halbuki dayansa uzun ömürlerce parlayacak, haberi yok. İlham almamız gereken çok özel şeyler, tutunabilen yıldızlar. Hayat bizi ne kadar zorlasa da, ne kadar karanlıkta ışıksız bıraksa da biz de aslında parlayabiliriz. Varoluşumuzda büyük bir umut vardır bizim. Hayatımız boyunca kaybetmemeliyiz onu. İnsanın kendinden umudu bitince çünkü bir yıldız misali kayar gider hayattan. Her zaman ışıl ışıl olmak da varken bu umudumuzu, bu heyecanlı oluşumuzu, varlığımızı oluşturan bu temel olguları kaybetmemeliyiz. Zor da olsa yaşamayı sevmeliyiz. Bazen yansak da söneceğimizi, sönsek de yine yanacağımızı ama bunun bizim olagelmişliğimizin bir parçası olduğunu hiç unutmamalıyız… Bu hayata gelmişsem ben kayıp giderken, yok oluşluğa yolculuk ederken başkalarının dileklerini süslendiren değil, sapasağlam duran ve ışıldamaya devam eden olmak istiyorum. Neyse, kahvem bitti, gün doğdu ve yıldızlar şimdilik gitti. Yine yalnızım ama biliyorum yine akşam olacak ve yine gelecekler benim için.