Yaşandıysa bir hayat,

yaşanırken bunca yaşam aman vermez yılgılarla

Bundandır ki kof gülüşlerle tanrı 

çirkinliği her kahkahada en baştan yarattı

Ve en coşkulu hisler denizinin ortasındaki tufanda                       

kaburgalarımla dövüşen yüreğim

kabaran dalgalarla boğuşan derme çatma bir kayıktı                          

delikanlı sevmelerle yürürdüm hep terk edilişin yollarını

Kırlarda, kovulmuş aşkları yaratmak için koşardım

Adımlarken bir uçtan bir uca o sevgili yalnızlığı

kentlerde sevebilmek, beli bükülmüş bir ihtiyar gayrı


Bir gümbürtü bir keşmekeş sokaklarda güpegündüz

Bazı tanımsız duyguları var bu şehrin 

istekleri anlaşılmaz

Kör edercesine ışıklar altındaki sahte sarhoşluk

eğlentinin peşi sıra sabaha varan iğrenti

her şişeyle daha da yükseklerden atılan

yenilgiler kokan ama susmayan bunamış nutuklar

ve yalnızca alkol bocasıyla giderilen bitmez susuzluklar


gençliğimden aldığım tatla zımparalandı dilim

o bir anı bir ömre değişilmeyen hissin hemen ardı

Yaşamak telaşından kaçarken boylanan bunalım kuyuları

Makyajlı ruhlara peşkeş çekilen o duru güzelliği sevginin

Sonrası koşar adım sıyrılışlar insanlık yularından

Bıkkınlık duymadan kazanmak, harcamak ve haz almaktan

İzlediğimiz yaşamlar burjuva vodvili gibi perdesiz 

Yarına süprüntüler biriktirmekle biriken sermayemiz

Ey insanı çiğneyip tüküren tatminsizlik ve bitmez arzular 

Ey tüketimin bile tüketemediği biçimsiz doyumsuzluklar


suskunluk anlam bulurken acı çeken ruhların sancısıyla

pop dilinde bağıran kalabalıklarca darp edildim

müzelik cismime lanetler okundu parlak elbiselerden

hep birtakım sözde edebi sövgüler dizgisiyle yüceltildim


kavak ağaçları bunca modern çamurun ardından

daha durgun bir yaşamın tazeliğiyle ancak budanmış

köhnemiş bir zamanı yontucu kelimelerle

gölgesinde gencecik bir şairin şiirleri yazılmış

yakılmış bir ateşte o şiir

yaş odunlarda bile tutuşan imgelerle

gürültüyü sevmeyen ben 

loş tenha odalarda temkinli bir yaşamı kutlarken 

yanılıyorum hayatın ortasından sorulmuş bilmecelerle


Derin bir yaradan nasıl oluk oluk akarsa kan

Sevme yetim de öyle yitip gidiyor nicedir

Kim varsa iyi bir yüreğin anılarını bana miras bırakan

Yüreğime saçtı sevgi denen dehşetli tohumlardan

Filizlerimdeyse patlayan çiçek ne akasya ne zakkum 

yalanın koynundaki tozpembe sarmaşıklı gecedir

ve ben çatlatırken yüreğimi hasreti çekilen duygularla

kalbim titremekteyken sevmek ve yine sevilmemek zannıyla 

Hissimin mahkemelerinden çıkıyor ani bir karar

içimdeki mahkum sevdaya gerekiyorken cesur bir ikrar

hakkında gerek bile görülmüyor artık kovuşturmaya