içimde sonuna kadar açtığım pencerenin
ardındaki bembeyaz sabaha uyanmanın
sevinci yok artık
karlı sabahları sevmiyorum sevemiyorum
soğuk içlemişken içimize o şubat günü
kar taneleri korkutuyor beni
yanan ateş sönmüyor
odamı özlüyorum
ben boyamıştım maviye
şehrimde deniz yoktu
ama maviydi odam
deniz mavisi
üzüm asması kocaman terası sarmıştı
annem asmadan sarma
üzümünü de babam dererdi
abim mangalı yakar
ben çayı koyardım
ne teras kaldı geriye ne o tüten ocak
bir şubat kaldı geriye
bir de ruhumuzda o geçmeyen enkaz.