bir aydınlanıştan bahsedip dururlar.

ben de bir kararışın varlığını yadsımadım!

o kararışı ben buldum, ben icat ettim!

bir hazdan eser yok onda

ama kahkahalarla güler,

alay eder! haddiymiş gibi.

“nasıl haddim olmaz, ben senim, sen de ben.

insan kendine gülemez mi?

tek sorum var, sorayım gideceğim:

titreşen karanlık olmasa mumun ışığı aydınlatır mı?”

bağımlısı eder kendine, biz insanoğlunu

ızdıraba bağımlı ama güçsüz olanından.

-e o zaman pek tabii haddidir de

tüm suç onda, sende, bende, bizde-

sonsuzluğun bilgisi nedir kimse bilemez belki,

tahminler varsa da neye yarar, gerçek değil hiçbiri

o karanlığın bir sonu yok, sonsuz da değil ki.

sadece durur orda, insanın öz varoluş nefreti

varoluşunuzla taçlandırırsınız kararmayışı -çoğunlukla kararışı,

önünüzdeki tabakta sadece bunlar var çünkü

bir de üç küçük havuç: biri o biri sen biri öteki

tanrı, moira ve mephisto

bir yanılgı, bir illüzyon, bir hayal: seçim değil hiçbiri!

verilen nedir, verilmeyen görünür, oblomovluk da kazanamayacak!

umarım bugün de dün gibi olur